BEN GELDİM GÜZELLER ♥
Uzun bir aramız oldu, çünkü sınav vardı. Ama istediğim gibi gitmedi, hatta çok kötü geçti. Neyse kafama takmayacağım. Bu yüzden yeni bölümümle geri döndüm. Umarım beğenirsiniz. Sizi çok seviyorum readerlarım. :**
#Mutlu olmak her şeye sahip olmak değil, sahip olduğun kadarını her şey yapabilmektir.#
Ellerimi kurulayıp dışarıya çıktım. Kapıyı dışarıdan kapatırken Selim geldi. Sadece anlamsız gözlerine bakabilmiştim. Oradan ayrıldım ve içeriye girdi. Ellerimi birbirine kenetleyip odamdan telefonumu aldım.
Bazı insanlar kendilerini rahatlatmak için şarkı söylerlerdi, bazıları resim çizerlerdi, bazıları da benim gibi fotoğraf çekerlerdi.
Tüm çektiğim fotoğraflarda kötü çıksam da bunu kafama takmamayı öğrenmiştim. Aşağıya inip televizyon izlemeye koyuldum. O sırada teyzem de mısır patlatmıştı. Yanıma oturdu ve birlikte yemeye başladık. Bir yandan da dizi analizi yapıyorduk.
''Bence şu kız oyun yapıyor. O erkeği sevdiği bile belli değil.''
''Ya asıl erkek oyuncu. Kız gerçekten seviyor. Sevmese neden onun için ağlasın ki?''
''Bence onlar birbirlerini para için seviyorlar. Hatta sevmiyorlar bile.''
''Ama ileride sevecekler, yoksa dizi olmaz.''
Bu dediğimin üzerine gülüştük ve izlemeye devam ettik. Birkaç saat sonra gözlerim kapanmıştı ve koltukta uyuya kalmıştım. Gözlerim kapalıydı fakat iki elin beni kucaklayıp odama taşıdığını hissedebiliyordum. Nazikçe yatağa bıraktı ve üstümü örttü. Daha sonra kapıyı dışarıdan kapattı. İçimde oluşan karıncalanmayla uyumaya karar verdim..
***
Güneş tüm canlılığıyla gözüme çarpıyordu. Sadece beş dakika daha uyumaya ihtiyacım vardı. Fakat gözlerimi biraz kapattıktan sonra uyuyamadığımı farkettim ve gözlerimi açtım. Birkaç kez esnedikten sonra ağzımdaki acımsı tadı geçirmek için lavaboda çalkaladım. Yüzümü de yıkayıp dışarıya attım kendimi.
Hala aynı kıyafetlerleydim. Saçlarımı toplayarak kendime kıyafet seçip banyoya girdim. Yaklaşık yirmi dakika kadar oyalanmıştım. Ama köpüklerle oynamak çok eğlenceli oluyordu doğrusu.
Üstümü giyindikten sonra saçlarımı kuruttum. Bu sefer güneşin kurutmasını beklemeyecektim. İki duble parfüm sıkıp çıktım. Alışık olmadığım bir ses duydum. Çünkü genelde telefonum kapalıydı. Mesaj gelmişti Çağla'dan.
Çağla: Bugün bizimle kıyafet seçmeye gelir misin? Ya da hayır, gelmekle yükümlüsün. İtiraz yok.
O ne kadar mızmız olursa olsun bu defa mızmızlığı ben yapacaktım. Dışarı çıkmak istemiyordum.
Ben: Hayır! Ne kıyafeti hem?
Çağla: Kıyafet işte, giymelik kıyafet. Neyse bir saat sonra durağın oraya gel.
Güzel arkadaşım, giymelik kıyafet de ne için alacaksınız, orayı anlamadım. Hem bir dakika durak neresi? Nereden bileyim ben. Ah Çağla ah!
Ben: Hangi duraktan bahsediyorsun? Yıllardır burada yaşıyorum sanki.
Çağla: Ya tamam, unutmuşum. Sen şeye gel işte. Dur ya da sen bir yere gelme, ben gelirim. Tamam mı?
Ben: Tamam adresi atarım.
Çağla: Hadi çabuk. :)
Bunun üzerine gülümsedim ve onu konumu gönderdim. Çabucak hazırlanmalıydım. Ama bir dakika, hani ben gitmeyecektim? Ne yaptı bu kız bana böyle? Neyse, gideceğim artık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNUTULMAZ
Chick-Lit''Sonbaharın Eylül'ü, aşkın da senlisi güzel.'' ©Tüm hakları saklıdır.