17.Bölüm ☂ Aynı Gökyüzünün Mavisi

189 6 10
                                    

S.A DEĞERLİ OKURLAR :')

*Bu bölümü hikayemi bulamayan S.Hoca'ma ithaf ediyorum.Sevgilerimle..

Keyifli okumalar...

#Ve ben gökyüzü olsam, kafanı kaldırıp bakmazdın.#

Her ne kadar korksa da insan bağlanıyordu işte. Sevdiği anlarda veya korktuğu anlarda onu düşünüyordu.

Korkarak hırsızın yanına gittim. Korkum sadece onu düşününce geçiyordu. Gözlerimi anlık kapattım ve beynimi ele geçirmesine izin verdim. Gözlerimi açtığımda korkum geçmişti ve öz güvenimi toplayarak hırsızın kolundan tutup çevirdim. Ona dokunmak son derece heyecan vericiydi.


''Sen kimsin?''


Yanıtını vermemişti. Yanıma biraz daha yaklaştı ve gözlerini gözlerimde sabitleştirdi. Sadece küçük bir ışık vardı odaya yansıyan ve o ışıkta karşımdakinin gözlerindeydi.

Sadece biraz ürkmüştüm. Bana gülümsedi ve yerle farkı az olan pencereden aşağıya atladı. Ona ''dur'' demeye vakit bile bırakmamıştı. Gizemli birisiydi o artık.

Belki de onu bir daha göremeyecektim. Belki de böyle düşünmem yanlıştı çünkü o bir hırsızdı.

Çalacağı şeylere bakmak istercesine gözlerimi masada gezdirdim. Oda biraz boğuk kokuyordu, etrafıma bakındım. Karanlıktı, görmek istediğim hiçbir şeyi görememiştim. Keşke sadece onu görebilseydim.

Onun gittiğini anımsayarak odadan çıktım.

Son yerleri de analiz ettiğimde evin içinde kimsenin olmadığını gördüm. Salona inerek camdan bahçeye baktım. Yine ve yine karanlıktı. Perdeyi çekip camı açtıktan sonra bahçeye çıktım. Karanlığın ortasında birkaç kişi elinde mumlu pastayla birlikte bana doğru geliyordu.

Yanıma yaklaştıklarında ışıkları açtılar. Aslına bakılırsa kurguyu klişe ve saçma buldum ama yine de kimseye belli etmedim.

Zaten onlar da klişelerdeki gibi kocaman bir pastayla önüme gelmemişlerdi. Pasta orta boyuttaydı ve çok güzel görünüyordu. Bir yandan gülümsüyor, bir yandan da iyi ki doğduğumu söylüyorlardı. Lakin benim doğum günümü kutlamayı sevmediğimi bilmiyorlardı. Zaten söylemeyi de düşünmüyordum.


Evet, bugün benim doğum günümdü. Hiçbir zaman doğum günümü unutmazdım. Hem kim unuturdu ki? Onlar unutulmazdı. Sadece unutulurmuş gibi davranılırdı, o kadar.

Yeni yaşıma girecektim. Sadece üç-dört saat kalmıştı. Aslında bunları pek umursamazdım fakat madem o kadar şey hazırlanmış, tadını çıkartalım.

Etrafta onu aramaya başladım. Mutfaktan bahçeye doğru gidilen kapı halka hizmete açılmıştı ve Selim de oradan geliyordu. Siyah bir ceket ve siyah dar pantolon giymişti. Onu gördüğümde aklıma tek bir soru gelmişti.


''Hırsız diye bildiğim kişi, Selim mi?''


Hayır hayır, Selim'le ne ilgisi var? Selim'in gözleri mavi fakat onunkiler siyah. Ama karanlıktı, belki de o yüzden siyah görmüştüm. Ya da değildir, Selim olsaydı gitmezdi. Ama hırsız gülümsemişti, hem de Selim gibi! Neyse çok uzattım, birbiriyle ilgisi yok onların sadece kendi kendime kuruntu yapıyorum.

Kimlerin geldiğini öğrenmek için herhangi bir masanın yanına gidip uzaktan beri kesmeye başladım. Selin ve Çağla da buradaydı, demek onlar bilerek öyle demişlerdi! Hesabını vereceğiniz çok şey oldu kızlar, göreceksiniz siz...

UNUTULMAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin