Masadaki herkesin bakışlarını üzerinde hissetmişti. Batmıştı. Çabalamak boşaydı belki de. Birazdan her şey ortaya çıkacaktı. Her şey bir bir ortaya dökülürken Çetin ile yüz yüze gelmek istemiyordu. Bir kez daha ablalık görevini yerine getirememişti. Bir kez daha kardeşine sahip çıkamamıştı. Kardeşini bir kez daha hayal kırıklığına uğratmıştı. Gözlerini zorlayan gözyaşlarına engel olamadı. Bir damla yavaşça kayarken herkes ona bakıyordu. Çetin'in de baktığını görebiliyordu. Ona bakmamak için kendini deli gibi sıksa da bakışlarının üzerinde olduğunu görüyordu. Eğer ona bakarsa tüm öfkesini kusacaktı.
"Sizi üzdüm... Özür dilerim. Ben sadece sizin Çetin ile çalıştığınızı duyunca şaşırmıştım ve Yunus'u aramıştım. O da kardeşinizin öldüğünü ve bu yüzden döndüğünüzü söylemişti."
Nefes alamıyordu. Birisi sanki boğazını sıkıyordu. O an omuzundaki el ile başını kaldırdı ve Halil Bey'e baktı. Gözlerinde bir baba şefkati gördü. "Ah güzel kızım... Ne büyük bir acı çekiyormuşsun sen böyle..."
Bu sözler üzerine gözyaşları daha hızlı akmaya başladı. Bir ezik gibi davranıyordu. Leyla bu kadar güçsüz bir kadın değildi. Hiçbir zaman da olmamıştı.
"Kardeşiniz..." dedi adının Sena olduğunu öğrendiği kadın. "Nasıl öldü?"
"Aslında bende soracaktım ama sizi yeterince üzdüm ve daha fazla üzmek istemediğim için soramadım."
Serhat'ın sözleri ile nefesi biraz olsun rahatladı. Öldüğünü biliyordu ama neden öldüğünü bilmiyordu. Hala bir şekilde kurtulabilirdi. Aslında kardeşinin nasıl öldüğünü Ömer dışında kimse bilmiyordu. Herkese kaza demişti. Şimdi de öyle söyleyecekti.
"Bir trafik kazası sonucu... Ben izninizle lavaboya gideceğim," dedikten sonra hızla masadan kalktı. Arkasına bakmadı. İçi acıyordu. Kardeşinin ölümü hakkında konuşmak hala ilk gün ki gibi içinin acımasına neden oluyordu.
Lavaboya girdiğinde hızla akan makyajını sildi ve boynunu ve ensesini soğuk suyla ovdu. Rahatlaması gerekti. Toparlayabilirdi. Hala hiçbir şey için geç değildi. Hala intikamını almak için şansı vardı. Çetin'in kardeşinin ölümünün peşine düşme ihtimali elbette vardı ama bunu yapması için bir sebebi yoktu. Ve Leyla da bu sebebi ona vermemeliydi. Artık daha iyi olmalıydı araları.
Derin bir nefes alarak aynadaki görüntüsüne baktı. Makyajı iyi duruyordu ama yüzü solmuştu. Bunun için yapabileceği hiçbir şey yoktu. Lavabodan çıktığında Çetin ile yüz yüze gelmemeyi beklememişti. Bir an sadece öylece durdu ve ona baktı. Başka zaman başka bir yerde karşılaşsalardı bu adamdan etkilenebilirdi. Duruşundan, bakışından... Ama şimdi sadece ondan tiksiniyordu. İçinde ona karşı büyük bir öfke duyuyordu.
"İyi misin?"
"Evet."
"İstersen eve gidebilirsin."
"Hayır, gitmek istemiyorum."
"Peki," diyen adam masaya doğru ilerlemeye başlamıştı. Leyla da arkasından gitti. Yaptığından bir şey anlamamıştı. İyi misin demeye mi kapıda beklemişti ki?
Masaya döndüklerinde iş konusuna geçilmişti bile. Kimse az önceki konuyu açmamıştı ve Leyla rahat bir nefes alabilmişti. Ama Halil Bey ona hala aynı şefkatle bakıyordu. Bu içinin acımasına neden oluyordu. Uzun zamandır kimse ona şefkatle yaklaşmamıştı ve bu durumu hatırlamak canını yakıyordu.
Kendini işle ilgili konuşmalara kaptırdı. Bu ortaklık olursa Çetin için rahat nefes alacağı bir durum daha olacaktı. İhaleden sonra bu ortaklıkta ciddi anlamda başarılı olurdu. Ortaklık olacak gibiydi de. Serhat ve Mert'in ılımlı konuşmasından bu sonucu çıkarmıştı. Sena zaten Çetin'den gözlerini ayıramıyordu. Bu ayrıntıyı her ne kadar atlamak istese de atlayamıyordu. Kadın bir an olsun gözlerini Çetin'den ayırmamıştı. Az önce masaya birlikte döndüklerinde ise gözlerindeki öfke parıltılarını görmüştü Leyla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonbahar
General FictionCanından bir parça kaybetmişti. Bu kayıp ruhundan ve kalbinden de çok şey götürmüştü. Leyla bir daha asla eskisi gibi olamayacağını biliyordu. Artık her şey için çok geçti. Büyük bir acı ile hayatının altı üstüne gelmişti. Sıra karşı taraftaydı. Ona...