_____
Kaldrımda sessiz adımlarla yürüyorduk. Düşüncelerim beynimi terk etmişti. Bir boşluğa düşer gibi kendimi kaybettim. Öylece sararmış yapraklara basarak ilerliyordum. Tabi sadece ben değil Sena ve Aslı'da aynı durumdaydı.
Neyse ki İstanbul'da yaşadığımızı hatırlıyorduk. Hafızamızın tamamını kaybetmemiştik sadece o karanlık, kanlı geceyi hatırlamıyorduk.
Evinin yolunu kaybetmiş küçük kızlar gibi etrafta dolanıyor olsakta biliyorduk. Evin yolunu biliyorduk ama adımlarımız bizi başka bir yere götürüyordu. Hâlâ içimizde bir sızı bir korku vardı. Belki geçecekti belki hiç geçmeyecekti. Adım adım konuşmadan gidiyor arada bir birbirimizin yüzüne bakıyorduk. Niye konuşmuyorduk? Küsmüşmüydük? Neyse ben bunları düşünecek durumda değildim. Daha önemli konularım vardı artık. Bir sorunun peşinde cevabı arayacaktım. Ama nasıl?
Kendimi üzmeyeceğim çünkü katil olmama durumum da vardı. Belki biri bizimle büyük bir oyun oynuyordu. Belki bize ilaç verdiler ortada ceset bile yoktu biz halüsinasyon görüyorduk. Bilmiyorum aklımda türlü türlü şeyler vardı. Hangisine inansam hangisine inanmasam? Soru işaretleri hep kafamın içinde kalacak beni delirtecek miydi? Sonra Emir geldi aklıma, o söyledikleri ve gördüğüm o kanlar bunlar gerçekti halüsinasyon değildi. Off iyice bıktım kendimden.
Aklımda henüz bir plan yoktu ama bu gerçeği bir şekilde ortaya koymam lazım. Kızlara dönerek aklıma gelen kelimeleri söyledim.
"Acaba o gece gittiğimiz bara mı gitsek, kamera kayıtlarına bakarız gerçeği öğreniriz?"
Gözlerime umutla baktılar sanki herşey yoluna girecek gibi hissettim. Sena "tabi ya biz bunu neden düşünmedik? çabuk oraya gidelim"
Aslı ise anlam verememiş yüz ifadesiyle "gidelim tamam da bunu bize yapan arkasında iz bırakır mı ki?" diye mırıldandığında tüm umutlar ayaklar altına alınmıştı.
Ne diyeceğimi bilemiyorum neden hep böyle oluyor? Neden her umudumuz bir bir kırılıyor? Yine de pes etmeyecek gidip bakacaktım. İçimdeki umudu öylece söküp atamazdım, sen katilsin! diyemezdim, kendi yüzüme bakamazdım, kendi ruhumu rahatlatamazdım.
Adımlarım beni o lanet olası bara götürüyordu. 20 dk yürüdükten sonra ulaşmıştım ve barın önündeydim şimdi ne yapacaktım? Yanımda kimse yoktu. Kızlar hemen pes etmiş buraya gelmeye tenezzül bile etmemişti. Gözlerim öylece bara bakıyor aklım içeri girip girmemeyi soruyordu bana. Sanki herşeyi ben karar veriyorum. Bir adım attım bir adım daha sonra yürümeye başladım. İçeri girdim ve aniden bir baş ağrısı tuttu beni. Gözümde busbulanık şeyler canlanıyordu, ama çözemiyordum o gece ne yaşadım anlayamıyordum. Sanki film izliyorum ama olayı net göremiyorum. Kötü oldum bir an hadi! hadi! Hatırla. Kafama vuruyordum tekrar hadi! hadi! Ahh! Olmuyordu göremiyordum o gece gözümün önünden geçiyor ama ben hiçbir şey görmüyordum. Kafayı yiyeceğim. Kalbim son hız atıyor ritmi bir hız trenini bile geçiyordu.
Birinin "iyi misiniz?" diye omzuma dokunması beni korkuttu bir an. Başımı salladım evet anlamında ama hiçte iyi değildim. Ayakta kalacak gücüm bile yoktu. Gözlerime acıyarak baktıktan sonra iyi olmadığımı anlayıp bir sandalyeye oturttu beni. Bir koşu hemen su alıp geldi ve bana uzattı. Ben hâlâ o geceyi gözyaşları içinde düşünürken şoktan çıkamamıştım. Bana uzatılan suyu alıp birkaç yudum bıraktıktan sonra "teşekkür ederim"diye yorgun bir sesle mırıldandım. Tanımdağım insanların bana iyilik yapması bile beni üzüyordu. O kadar kendime layık görmüyordum yaşamayı. Bir katilsem eğer yaşamam benim için bir cehennem olacaktı. Bana gülümseyerek bakıyordu bu kişi. Benimde gülümsememi mi bekliyordu? Ama hiçte gülemezdim. Bundan birkaç gün önce olsaydı dünyanın en mutlu insanı olarak gülerdim. O geceyi yaşamadan önce.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÜYÜK OYUN
Ficción General"Burası BÜYÜK OYUNLARIN kördüğümü. Çözülmesi zor düğümlerin hayatı bağlaması kadar kolay bir evren."