"Her yalan bir gerçekle ortaya çıkar."
---
Bu kadar büyük fakat gerçek olduğu bile bilinmeyen bir yalanın içine düşmek nasıl bir duygudur bilir misiniz? İşte o an hissettiğiniz duygunun içerisindeyim.
Acıyla kıvrılırken bir umut bekliyordum. Herşeyin bir kabus olması için. Ama öyleki yaşadıklarımı kabuslarım bile kabul etmez.
Yatağımdan sıçramamla büyük bir kabusun içinde olduğumu farkettim evet gerçekten bu bir kabustu. Yanımda Emir yoktu bunları bana söylememişti. Hasta odasında tek başıma kalmıştım. Yine üzücü ki tüm yaşadıklarım yani o gece bir kabus değildi.
Emin olmak için hasta yatağımdan hafifçe doğruldum, serumumu da alıp odayı ve odanın içindeki banyoyu dolaştım kimse yoktu içim az da olsa rahatladı. Tam geri yatağıma doğru gidecekken odamın kapısı hafif açıktı. Bende koridorda hastaneyi gezmek biraz özgür olmak istiyordum. Odadan çıkıp koridoru gezmeye başladım.
Koridorlarda ki hasta yakınları üzgün, bitkin halleriyle içimi acıtmıştı. Elimde serum askısıyla koridorda öylece dolanıyordum. Ne kadar saçma değil mi? O kadar şey yaşamama rağmen hâlâ nefes alabiliyor hâlâ yaşayabiliyordum.
Dakikalar sonra kendimi birden bir asonsörde buldum. Adımlarım nereye ben oraya gidiyordum. Elimin asonsörde düğmeye rastgele basmasıyla en üst kata çıkacağımı fark ettim. Ne yapıyordum hiç bilmiyorum. Asonsör durduğunda geri katıma inip yatağıma yatmak istiyordum gözlerimi açacak halim bile yoktu. Asansörün durmasıyla kapı açıldı ve geri katıma inmek yerine bu katta asonsörden indim. Bir terası vardır diye düşünüyordum. Hava almaya ihtiyacım vardı galiba. Ama gözlerim bir türlü açılmıyor beni zorluyordu.
Ve işte Terasın yerini bulmuştum. Kapısını açıp hafif adımlarla kendimi terasa attım. Rüzgarın ufak esintisi saçlarımı savururken gözüm şehir ışıklarına takılı kaldı. Yoğun trafiğin sesiyle gözlerimi daldığım yerden çektim. Özgür bırakılmış bir kuştum sanki kanatlarımı çırpıp nefes alıyordum.
Olduğum yerden birkaç adım daha attım. Başımı aşağı çevirmemle şehir ayaklarımın altındaydı sanki. Yükseklik korkum olmasına rağmen bu yükseklikten hiç korkmuyordum. Cesur olmuştum bir anda.
Şehrin gürültüsü hariç sessizlik vardı ortamda... Yaklaşık yarım saat olmuştu, hâlâ terastaydım. Gözlerimden birkaç damla yaş akarken rüzgar hâlâ saçlarımı yüzüme savuruyor açılmaya gücü olmayan gözlerimi kapatıyordu. İlacın etkisi midir bilmiyorum ama kendimi düşecek gibi hissediyordum. Ne yaptığımı bilmeyen aklımla harekete geçip. Terasın ucuna çıktım. Korkuyordum ama özgürdüm. Art arda derin nefesler alıp yaşamanın tadını çıkarıyordum. Kollarımı sonuna kadar açtım. Şehri kucaklıyordum sanki. Aklımdan tüm yaşadıklarım silinmiş sadece bu anı yaşıyordum.
Bir anda birşeyler ters gitti. Dengemi kaybeder gibi oldum kendimi tam bırakmışken belimi bir el tutup kendine çekti. Korkuyla neye uğradığımı şaşırmıştım ki birinin kucağında buldum kendimi. Bilincim yarı kapalıyken "ne yapmaya çalışıyorsun sen prenses?" sesini duydum. Bu ses Emir'e aitti. O kadar ince nazik söylüyordu ki. Sesi ruhumu okşuyordu sanki. Gözlerimin tam kapanmasıyla seslerde gürültülerde kesildi.
Ufak tefek konuşmaların mırıltısıyla, bilincim açık bir şekilde gözlerimi araladım. Yanı başımda korkmuş bir halde annem ve babam vardı. Korku ve sinirle bir bana bir de anlam veremediğim bir yere bakıp duruyorlardı. "Nereye bakıyorsunuz?" diye konuşmamla Emir' i gördüm ve terasta olanları hatırladım. Mahcup bir şekilde bir anneme bir babama baktım. Yalvaran bakışlarla "çok özür diler-" derken annem hemen sözümü kesip "sen bizi bırakıp gitmeye mi çalışıyorsun? Ne yaptığına anlam veremiyorum artık. Ne yaşadın anlatmıyorsun hiçbir şey? Söyle annem biri sana zarar mı vermeye çalışıyor?Bak eğer Emir seni bulmak için terasa gelmeseydi seni kurtarmasaydı şuan neler yaşanıyor olurdu tahmin edebiliyorsun değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÜYÜK OYUN
Ficção Geral"Burası BÜYÜK OYUNLARIN kördüğümü. Çözülmesi zor düğümlerin hayatı bağlaması kadar kolay bir evren."