Bölüm 6 - Tasasız Tahtlar ve Pembe Balonlar

2.5K 352 19
                                    

Başlamadan oyları alalım mıı💖

İyi okumalarr

***

İlker eniştemi size tek bir kelime ile anlatmam gerekse şevkatli biri olduğunu söyleyebilirim. Dozunda bir otoritesi, eğlenceli bir sohbeti, babacan bir tavrı ve sonsuz bir şefkati var. Yaşayan herkese karşı hem de.

Ben mutfak masasında oturmuşken, o karşımda tezgaha dayanmış kollarını birbirine kavuşturmuşken hem çok sinirli hem de çok üzgün olduğunu görebiliyorum.

"Bir de fotoğraflarınızı mı göstermiş it?" diye soruyor ablam. Başımı aşağı yukarı sallıyorum.

"Onun ağzına sıçacağım yarın." diye mırıldanıyor eniştem ağzının içinde "Hayır." diyorum kesin bir dille. "Gerçekten uğraştığına, uğraştığımıza değmeyecek abi."

Ona abi demem her zaman hoşuna gider. Böyle bir anda onu manipüle etmek hoşuma gitmiyor olsa da başına benim yüzümden bela almasını istemiyorum. Bakışları biraz yumuşuyor. "İlla bir yerde denk geliriz onunla." diyor sadece.

Onlara olayı tam olarak, hiçbir ayrıntısını kaçırmadan ve bir kere bile ağlamadan anlatıyorum. Eniştemin birkaç metre uzağındaki Yağız'ın orada olmasını umursamıyorum bile. Ondan daha önemli dertlerim var.

Yine de, ara sıra gözüm ona kaydığında her zamanki ifadesiz suratı ile varlığı yokluğundan farksız durduğunu görüyorum orada. Hiçbir tepki vermiyor hemen hemen. Anlatacaklarımı bitirdiğimde ve algım ona kaydığında ise o bana kayıtsız kalsa da ben ona kalamıyorum. Bana hatırlatıyor oldukları, bana kendimle ilgili hatırlatıyor oldukları canımı yakıyor.

Ona baktığımda vermek zorunda olduğum mücadele geliyor aklıma. İstemediğim bir bölümde çürüttüğüm senelerim ve her şeyim varken hiçbir şeyim yokmuşçasına hayatımı sıfırdan kurmaya çalışıyor olmam.

Uzun zamandır kuru kalmış gözlerimin dolması benim için kaçınılmaz oluyor. Başımı öne eğiyorum hızlıca. Ama dudaklarımdan bir hıçkırık çoktan firar ediyor.

Bir süre, çok da kısa sayılmayacak bir süre ağlıyorum. Birkaç sıkıntılı nefes geliyor kucağıma. Ama bu sefer kimsenin eli uzanmıyor bana "Sadece, kendi hayatımı yaşamak istedim." diyorum. "Babamın istediği hayatı değil de, kendi hayatımı yaşamak istedim sadece. Ben bitti sandıkça yeniden başlamasından çok yoruldum." diyorum.

"Biliyorum kuzucuğum." diyor ablam.

O bana ulaşmak üzereyken içeri Derin giriyor. Ben geldiğimde yukarıda ödevlerini yapıyordu. Aynı zamanda hiçbirimiz, hayatın acımasızlığı ile karşılaşmamış küçük prensesimizi böyle bir kaosa dahil etmek istemedik.

Yüzümü henüz görmeden önce "Teyzem gelmiş!" diyor ve kucağıma çıkıyor teklifsizce.

Ağlamaktan ne hala geldiği konusunda hiçbir fikrim olmayan gözlerimi gördüğünde bariz korkuyor. Sabah yaptığım ve rimelinden hiç de kaçmadığım makyajımı da göz önünde bulundurursak onu bunun için suçlayamayız en nihayetinde.

"Ne oldu teyzeme?" diye soruyor dehşete düşmüş bir şekilde. Beni tutan elleri gevşiyor. Büyük mavi gözleri iyice irileşiyor ve sırasıyla annesinin, babasının ve amcasının üzerinde dolaşıyor.

"Bir şey olmadı hayatım." diyorum ama iyice çatallaşan sesimle ne kadar inandırıcı olduğumu bilmiyorum. "Hani seninle beğendiğimiz el yapımı ahşap keman vardı ya, o satılmış. Çok beğenmiştim onu çok üzüldüm ondan."

Bir kuşun kanatlarından küçük olan göğsü rahatlayarak iniyor. "Ona mı üzülmüştün teyze?" diyor bilmiş bir şekilde. "Yağız amcam bulur sana ondan. Hani koleksiyon Miniş'im vardı ya benim bulamamıştık. Ondan bulmuş bana biliyor musun?" diye soruyor.

Genç Aşıklara TavsiyelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin