Selim Tezcan yüzü olmayan, sesi olmayan, fikri olmayan sadece bir isimden ibaret olan bir insandı.
Sıfat aynıydı, yakıştırma aynıydı. İki eli, iki ayağı iki gözü, bir burnu bir ağzı olana bir de düşünme yetisini eklersek o insandı.Peki ya onun yerine başkası düşünüyorsa, o sadece başkalarının bedenlerinin, düşüncelerinin bir uzantısıysa. O zaman insan düşünen bir hayvandır yargısındaki düşünme yetisi Selim de olmamış olur, geriye hayvan yakıştırması kalırrı sadece.
Ama hayır, Selim Tezcan bir hayvan gibi hissetmiyordu. Ne onlar kadar özgür, ne onlar kadar pervasız ne de onlar kadar işlevsel hissetmiyordu kendini. O sadece sonunu isteyen biriydi. Sadece biriydi o. Bunun farkındaydı. Dünyadaki sayısız kişilikten bir tanesini taşıyan biriydi o. Sessizlikten biri. Yokluktan biri.
Kim görse onu, bu dünyada sadece başkalarının işini görmek için var olduğunu anlardı.Ama onunda hissettiğini, onunda düşünebildiğini farketmezdi bile. Hem sesini duyuramayan birini kim farkederdi ki. Kim ciddiye alırdı.
Tezcan elindeki silahı aldı ve beline takıp kapıdan çıktı. Arkasına bir kere bile bakmadı, gerçi onu vurması o kadarda sarsmamıştı onu. Sonuçta daha öncede çocuk öldürmüştü. Hem de emirler arasında olmadığı halde. Sahil kenarına geldiğinde bir banka çöktü ve o ânın gözlerinin önünden geçmesine izin verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ses Ver
ActionBitti Bir mafya fedaisinin kendisini ve yaptıklarını sorgulayışı. ___________ Arkadan usulca sokulan bir ten, bir nefes, bir ses. "Susmaya devam mı Selim?" Cevap belli cevap tek. "Elbette." 5 Nisan 2015