Mahvoluş

135 11 0
                                    

İkinci emir geldiğinde kendi ölüm emrini almış gibi gerilmişti Tezcan. O günkü beceriksizliğinden dolayı Cevizci'nin, Selim'e karşı olmayan güveni de sıfırlanmıştı. Ama kolay olmuştu işi temizlemek.

Ha biri gitmiş ha üçü, birini işletene diğer ikisi koyar mıydı ki? Selim düğüm düğüm olmuş kaslarını açmak için gerildi. Serdar'ın gözünde bir ahmak gibi görülmek istemiyordu. Bu görevide sessiz bir kabullenişle karşıladı. Bu seferki adres başkası aracılığıyla bildirildi.

Kadını tam karnından ölene kadar vurması gerektiğini öğrenince büyük bir şok geçirdi. İlkinden bin kat daha beter diye düşünmeden edemedi. Kanı dondu bir an. Bu nasıl emirdi ki böyle? Ama ayakları istemsizce oraya götürdü Tezcan'ı. Sanki bir misafirmiş gibi izbe yerdeki evin kapısını çaldı. Kapıyı açan kadını görünce ağzını açmasına bile fırsat vermeden içeriye ittirdi.

"S..ee.nn de ki.m..sin."

Selim'in söyleyecek hiç bir şeyi yoktu. Kadına dikkatlice baktığında iyice büyümüş karnını gördü.Bu kadın hamileydi. Kadın kendini kapıya doğru attığında Selim eliyle kadını hızla ittirip koltuğa düşmesini sağladı.

"Ahğ lü..t.fenn, seni Serdar'ın yolladığını biliyorum. Ö..zü..rr dilerim , ona ö..zür di.lediğimi söyle."

Kadının irice açılmış gözlerine, krize girmişcesine sarsılan bedenine, sanki karnındaki çocuğunu korurmuşcasına karnını saran ellerine baktı Tezcan.

Ne yapacağını şaşırmıştı. Pislik içinde yaşayan bu kadını, karnındaki çocuğunu nasıl öldürebilirdi ki. Tezcan bu kadar alçalamayacağını düşündü. Beynindeki tüm haykırışlara rağmen cebindeki tüm parayı çıkarıp kadına verdi ve derhal buradan ayrılmasını söyleyip çekip gitti.

Bazen yapılan en doğru şey sonu düşünmeden yapılan şeydir. Herkes başaramaz bunu ve Selim de bir istisna değildi. Dışarı çıktığında izlendiğinin farkında bile değildi. Cevizci'nin adamları her yerdeydi. Aradan geçen beş dakika sonunda çalan telefonla gerginliği hat safaya ulaştı.

"Tezcan bana yanlış yapılmayacağını bilmen gerekirdi. Ya senin canın ya onun. Şimdi dönüp başladığın işi bitirirsen canını bağışlarım. Ama yapmazsan Selim!!..."

Serdar öyle bir bağırmıştı ki ahizenin öbür ucundaki Tezcan'ın içi korkuyla dolmuştu.

"Etrafına bak"

Siyah takım elbiseli adamlar etrafta belirmeye başlayınca panik duygusunun yoğunluğu Tezcan'ın tüm duvarlarına çarptı. Paniğin tadını ağzında hissedebilecek duruma gelmişti.

"Hızlı ol kuş uçmak üzere"

Telefondan "dıt.. dıtt.dıtt" sesleri yankılanmaya başladığında Selim telefonu elinde sıkıca tutarak gerisin geri koşmaya başladı. Ne yaptığının farkında bile değildi, Tek isteği canının yanmamasıydı. O anda kendisi ve panik duygusu haricinde her şeyi sildi Tezcan.

Evin önüne geldiğinde tek bir tekmeyle pekte sağlam olmayan kapıyı yerinden söktü. Hiç düşünmeden silahını çıkarttı ve gitmeye hazırlanan kadının üstüne tüm şarjörü boşalttı. Ne bir Allah'ın kulu ses etti ne de biri polisi aradı. Ama Tezcan biliyordu nedenini. Korku, korku insanlığı yok eden yegane duyguydu.

Bu kadar insancıl olan bir duygunun bunlara neden olması saçmaydı belki. Ama korku paniği insanın gözüne perde yapar, panik ne varsa süpürür ve insan da sadece izlerdi. Tıpkı Tezcan'ın kendi insanlığının yok oluşunu izlediği gibi..

Ses VerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin