Keiji sabah uyandığında oda arkadaşını hala derin bir uykuda buldu. Üzülmüştü onun için gece. Çok korkmuştu beli ki. Annesi neden öldü acaba diye merak etti. Belli ki onunki gibi travmatik olaylar vardı.
Sessizce kalkıp giyindi. Kahvaltıya indi. Hep erken kalkardı o. Kimse yoktu henüz. Dokuza doğru kalabalıklaştı ama Bokuto inmemişti kahvaltıya. Onun için bir tost yaptı. Dolaptan bir kutu meyve suyu aldı. Kağıt bardağa kahve doldurdu. Duygusal olarak zor bir gece geçirmişken öğün atlaması iyi olmazdı. Kimsenin sataşmasına maruz kalmadan odasına gitmeyi başardı.
Yataktaki arkadaşı yeni uyanıyordu.
"Günaydın." dedi. Çok sevimli bir hali vardı. Gri saçları, parlak ela gözleri merakla ve ilgiyle izliyordu çevresindeki her şeyi. Bu sabah biraz kızarıktı ama, gece ağladığı için.
"Günaydın" dedi o da. Kalkıp üzgün gözlerle arkadaşına baktı. "Çok özür dilerim dün gece için."
"Saçmalama, özür dileyecek bir şey yok."
"Yani beni doğru düzgün tanımıyorsun bile."
"Yardıma ihtiyacın var gibiydi, ben de yanındaydım. Benim açımdan sorun yok ama sen kendini kötü hissettiysen bir daha olursa böyle bir şey görmezden gelmeye çalışırım."
"Hayır benimle ilgilendiğin için teşekkür ederim. Yanımda olduğun için de. Sakinleşemedim bir türlü."
"Tamam sorun değil. Sana getirdim bunları." diyip uzattı getirdiklerini. "Kahvaltıyı kaçıracaktın."
"Keiji çok teşekkür ederim." kahvesinden bir yudum aldı. "Bugün beraber bir şeyler yapmak ister misin?" diye sordu.
"Ah ders çalışacaktım."
"Yani biraz yürüyüş falan yapsak beraber sadece. Öyle büyük bir şey değil."
"Tamam yağmur başlamazsa çıkarız."
"Teşekkür ederim."
Keiji gülümsedi ona. Onunla görülmekten de arkadaşlık etmekten de utanmadığı için seviniyordu. Geçen sene yaşananları düşündü. İyi ki burada yoktu dedi içinden, herkes ondan nefret etmişti. Bir daha kimseye cinsel yönelimini açıklayabileceğini sanmıyordu ama platonik bir şekilde ondan hoşlanmaya başladığını da hissediyordu. Neyse ki kimsenin onu sevmeyeceğine olan inancı çok kuvvetliydi, boş yeme umut beslemiyordu böylece.
Öğleden sonra yemeğe indikten sonra dışarı çıktılar. Kalın giysiler giymişlerdi. Serindi hava. Kampüste gezinmeye başladılar.
"Beş yıldır burada olduğuna göre, gizli yerlerin vardır değil mi?" Bokuto sordu.
Keiji güldü "Evet, yani gidebilecek bir yerim yok. Kendime uzaklaşacak yerler bulmak zorundaydım."
"Bana da gösterir misin?"
Keiji duraksadı, isteyip istemediğinden emin değildi. Ama sonra onun varlığından rahatsız olmadığını fark etti. Hatta ona güvenmeye başladığını. Ama durdurdu kendini o insanlara güvenmezdi, ne yapacakları asla belli olmazdı. "Bir ara gösteririm."
Arkadaşının yüzündeki gülümsemenin hafifçe silindiğini fark etti ama bir şey söylemedi. Hatalar bir kere yapılmak içindir dedi kendi kendine. Konuyu değiştirdi sonra "Gel bak şurada oturacak yerler var, manzara çok güzel olur burada."
Bir süre sonra odalarına döndüklerinde Bokuto'nun siparişlerinin geldiğini gördüler. Kahve ve çay makinesini, mikrodalga fırınını yerleştirdi tezgâha. Küçük dolaplara da kahve, çay ve mikrodalga yemeklerini yerleştirdi. Onları da sipariş vermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heaven in Your Arms
FanfictionKeiji yatılı okulda burslu okuyan bir lise öğrencisidir. Okula yeni gelen bir çocuk tüm hayatını değiştirecektir. Karakterler bana ait değildir. Tüm eser beş ya da altı cilt olarak tasarlandı. Her cilt 20-25 bölümden oluşacak. Keyifli okumalar dile...