Bokuto akşam yemeğinden sonra Kei'ye ısrar edip durmuştu odalarına gelmesi için. Ama reddetmişti o. Gelmek isterse haber vermesini söyleyip gittiler odalarına. Bokuto hala söylenip duruyordu.Keiji kollarının arasına kıvrıldı "Biraz sarılalım bebeğim." dudaklarını öptü. Sevgilisinin kollarının arasına girdi ve kucağına kıvrıldı. Parmakları saçlarında dolanıyordu.
"Çok üzüldüm bugün" dedi Bokuto. "Sana söylediklerine."
"Boş ver bebeğim. Gerçekten umrumda değil."
"Sen de görünce üzüldün."
"Bir an sinirlendim doğru ama üzülmedim. Onlar beni üzemez." dedi. Sonra yatağının üzerindeki dev balinayı kucağına aldı. "Dev balinamla onlara saldırırım" kıkırdadı.
O da gülerek yanağını öptü. "Bebeğim?" mırıldandı sevgilisinin saçlarını okşarken. "Sence Tsukki iyi midir?"
"İyidir tatlım. Telefon numaranı verdin ya, bir sorun olursa arayacak"
"Ona biraz üzüldüm de."
"Haklısın tatlım biraz zorlanıyor gibi. Zamanla daha iyi olacaktır ama biraz alışması gerek."
"Kalabalığa giremiyor sanırım, bir tür fobisi var."
"Bana da öyle geldi. Neyse tatlım hafta sonu falan bizimle ders çalışmaya çağırırız."
"Evet" gülümsedi. Kötü hissetmişti onun için elinde değildi. "Sormamalıydım değil mi, neden geldiğini falan?"
"Daha iyi olur tatlım" dedi Keiji. "Çekingen biri, kendini rahatsız hissedebilir."
"Tamam sormam bir daha."
Keiji kollarında dönüp öptü onu, sonra kalktı yanından "Ben biraz yazayım tamam mı bebeğim?" Bokuto başını sallayıp dikkatini tabletiyle oynamaya verdi.
Birkaç gün ilk haftanın yoğunluğu ve telaşıyla geçmişti. Kei sadece yemeklerde onlara katılıyordu. Onun dışında neredeyse tamamen sessizdi ve yalnızdı. Odasında ne yaptığını da pek bilmiyorlardı ama onu bu içine kapalı halinden kurtarmak istiyorlardı.
Cumartesi sabahı kahvaltıda onlarla değildi. Kahvaltılarını alıp bahçeye çıktıklarında onu bir köşede kulaklıklarıyla otururken gördüler. Herkesten uzakta yalnız kalmak istemişti belli ki. Bir kitap okuyordu. Sırt çantası yanındaydı. Bokuto içini çekti ama bir şey söylemedi. Sevgilisi onu anlamıştı ama onun için yapacak bir şeyleri yoktu. Kahvaltıdan sonra çalışma odasına gitmeden önce odalarına uğrayıp kitaplarını aldılar. Bokuto sevgilisine seslendi "Bir dakika Tsukki'ye kurabiye götürelim" dedi. Küçük bir paket hazırladı onun için, birkaç kurabiye ve kek vardı. Onu da eline aldı, yanına geldiler. Keiji el salladı ona, ürkmesini istemiyordu. Kei onları fark edince kitabını kenara bıraktı.
"Günaydın!" dedi Bokuto enerjik bir sesle
"Günaydın." uyumamış gibi görünüyordu Kei.
"Kahvaltı yaptın mı Tsukki?"
"Evet." mırıldandı. Çok yorgun görünüyordu.
"İyi misin sen?" dedi Keiji
"Evet."
"Biz çalışmaya gideceğiz, gelmek istersen eğer, kütüphane şuradaki bina."
"Teşekkür ederim." gözü denize dalmıştı.
"Bunu sana getirdik." dedi Bokuto elindeki paketi uzatıp. "Evden falan gönderiyorlar bazen. Birkaç gün önce geldi bunlar. Kaç gündür neden aklımıza gelmedi sana da getirmek bilmiyorum. Ama daha var istersen bizim odadan alırsın. Çağırdığımızda gelseydin keşke. Hem biraz solgun gibisin. Sanırım az yedin. Ama bunları ye mutlaka—" Bokuto konuşmaya devam ediyordu ama Kei aniden kalktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heaven in Your Arms
FanfictionKeiji yatılı okulda burslu okuyan bir lise öğrencisidir. Okula yeni gelen bir çocuk tüm hayatını değiştirecektir. Karakterler bana ait değildir. Tüm eser beş ya da altı cilt olarak tasarlandı. Her cilt 20-25 bölümden oluşacak. Keyifli okumalar dile...