Ben Seninleyken..

139 14 6
                                    

Bağışlanmamış bir aşk bu..
Aklı tükenmiş gördüğünde..

----

Aslında hikaye çok basitti.

Eğer tarafsız dinlerseniz ve her açıdan bakabilir, empati yapabilirseniz bir şeytana bile hak verebilirsiniz.

Kai'nin canını en sevdiği yakmıştı. Canının acısından siyah olmuştu. Kanatları yara bere içinde kalmış, dışlanmıştı.

Şimdi ise bir melek gelmiş, ve yaralarını sarmak istemişti. Neden ona güvensin ki? onu da sevdiğini belli ettiği anda, canını yakmayacağını nereden bilebilirdi?

Tamir ettiği çerçeveyi eline aldı. İçinde bir resim yoktu, tekrar mutlu olduğu zamanın hayali vardı. Bunu yere attığında kırılan çerçeve ya da hayali değil, yüreğiydi paramparça olan.

Bir hayale tutulmanın anlamsız olduğunu kendine söylerken biri gelip, çerçeveyi bir araya getirmişti. Utanmadan hayalini tekrar canlandırmıştı orada. Bir şeyleri değiştirmişti ama, mesela artık hayalinde tek başına değildi.

Peki değer miydi?

Onun elini tuttuğu anda savaşacağı her şeye değer miydi?

Yalnızca gülmek için tonlarca yara almaya ?

Ya da ölmeye?

Çerçeveyi bırakıp yatağına yöneldi. Kyungsoo'nun bedeninin değdiği yatağa..

Uzandığında, yalnızca bir kez insanlar gibi uyuyup her şeyi unutmayı diledi. Yalnızca bir kez.

Ya da, belkide, uyuyamasa bile, Kyungsoo'nun saçlarını okşamasını.. belki tonlarca yara o şevkate değerdi.

Hatta belki, o tonlarca yaraya Kyungsoo'nun sarması için katlanabilirdi. Sonuçta onun dokunduğu yerde çiçekler açıyordu. Unuturdu tüm acısını.

Ama ya onun yaraları?

Kendisi kötülükten başka bir işe yaramıyordu ki!

Nasıl saracaktı onun yaralarını? İşe yaracak mıydı çabalamak? Onu bu yola kendisi sürüklemişken?

Peki yalnızca ikisi, tek başlarına, bu küçücük dünyada nasıl kaçacaklardı? Saklanacak neresi vardı ki? Cennet mi? Cehennem mi? Araf mi?

Hepsi birbirinden kötüyken nereye gideceklerdi mutlu olmak için? Kim koruyacaktı onları? Kim arkalarında dururdu ki?

Kendine sürekli bunları sorup dururken neden sürekli ona gidiyordu peki? Neden düşünceleri ona bakarken devam ediyordu? Neden aklı meşgul olsada, onun saçına dokunmak isteyen rüzgarı bile engelliyordu?

Neden kafasında tonla soru, şüphe varken, onu izlerken tebessüm ediyordu?

Gözlerini kocaman açıp etrafına bakınması, gerçekten içten bir şekilde arkadaşlarına gülümsemesi, nefes almadan kahveyi kafasına dikişi, sakarlığı.. bir anda kafasındaki şüpheleri silip atıyordu bu hatıralar.. ve daha fazlasını istediği için yine onu izlemeye gidiyordu..

Kapının büyük gürültü ile açılmasıyla hızla kalktı. Giren Chanyeol'du ve ona sinirini boşaltmak üzereyken Chanyeol onu durdurdu.

"Kyungsoo gidiyor. Orada öylece düşünmek yerine onun gitmesini önleyebilirsin, lordum."

Kai içindeki panik ile ayağa fırlamıştı. Ne gitmesi? Birden bire? Nereye !

"ONA GİT!" Chanyeol'un bağırması ile kafasındaki her şeyi silip Kyungsoo'nun yanına gitti.

Şeytanla Dans Et // KaiSooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin