Bilmediğim çok şey var. Mesela vazgeçmeyi bilmiyorum ben. Zorla güzellik olsun istiyorum. "Öyle şey mi olur?" demeyin lütfen. En ufak bir mutluluk için bile savaş vermek zorunda kalan birine sorarsanız anlatır mümkünatını. Hem hangimiz katlanmıyoruz ki bir şeylere? Hangimize altın tepside sunuldu hayat? Yani diyorum ki mutluluk da zorsa neden zorla olmasın?
Sonra unutmayı da bilmiyorum. Çok bahsediyorlar ama anlamıyorum. Neden, nasıl unutur ki insan? "Unuttum" derken bile bir kez daha hatırladığın birini unutmak mümkün müdür? Deniz bile üstüne yazılanları unutmazken ben nasıl kalbime yazılanları unutabilirim?
Bir de güven duymayı bilmiyorum. Öğretmediler. Hiçbir kitapta da yazmıyordu üstelik. Hep kırıklar vardı. Hayal kırıkları, kalp kırıkları... Kimse sevmeyi beceremiyordu sanki ya da herkes yalancı, herkes güvenilmezdi. Hırsız çoktu etrafta. Biri aklınızı alırdı biri çantanızı. Ha bir de bunların hangisinin daha kötü olduğunu tartıştılar. Zannımca farklı şeylere değer veriyorlardı fakat sonuç ortaktı: babana bile güvenmeyeceksin. Halbuki küçücük bir bebekken havaya atıldığımızda kahkahalar atardık. Düşmekten korkmazdık çünkü. Güven buna benziyordu ama düştüğümüzde yalnız kalkmayı öğrenince yitirdik galiba güven duygusunu. Yoksa bizi hiçbir zaman düşürmedi aslında babalarımız.
Son olarak da neyi bilmediğimi bilmiyorum. Öyle kavramlar atıyorlar ki ortaya cahilliğime şaşıyorum. "İhanet" diyorlar "Ayrılık" diyorlar "Yalnızlık" diyorlar... Anlamıyorum yahut anlamak istemiyorum. Bilirsem onlara benzemekten korkuyorum. Gitmeyi öğrenmekten korkuyorum. Gidersem kalanların canı yanmaz mı? Canını yakmaktan korkuyorum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ KAPLI DEFTER
Poetryİnsanlar bana "Unut" diyorlar. Dört harf iki hece bir kelime... Fark ettim de çok kolay söyleniyor. Hemencecik çıkıyor ağızlarından ama ben anlamını bilmiyorum. Şeye çok benziyor hani, yoksa o olmasın: "Umut"