İki kayıp ruh, aynı şehrin sokaklarında... Kim bilir belki biri köşeyi dönerken diğeri girdi o sokağa. Belki aynı otobüsün biri ön tarafında otururken diğeri arkaya ilerledi habersizce. Belki aynı konser afişine gözleri parlayarak baktılar. Aynı caddeyi yürüdüler farklı zamanlarda. Aynı sinemanın farklı salonlarında biri ağlarken diğeri güldü. Güneşin vedasını izlediler farklı evlerden aynı saatte. Kim bilir belki aynı ağacın meyvelerini yediler. Aynı yağmur yıkadı ruhlarını, aynı karın yağışıyla heyecanlandılar. Aynı acıları yaşadılar belki de aynı zaman diliminde... Bilemezlerdi. Ta ki bir gün kader yollarını kesiştirene dek... Bir banka kuyruğunda, minibüste "Bir kişi uzatır mısınız? " derken, ayrı dünyalara dalmış yürürken çarpışarak, bir uçurtma şenliğinde, piknikte çakmak almayı unutmuşken yan masada, başka bir şehri gezerken, bir sabah yürüyüşünde, arkadaşının arkadaşıyla buluşurken, aynı konserde, aynı seminer salonunda, hatta Türkiye geneli bir sınava girerken... İki kayıp ruh, kader nerede, ne zaman ve ne şekilde belirlemişse birbirlerini bulurlar. Düşürülen bir şeyi sahibine uzatır gibi "Ruhunuz" derler biraz resmi. Çok geçmez zaten, "Ruhumuz" oluverir o. Bir elmanın öteki yarısı gibi, bir yapbozun kayıp parçası gibi, anahtarla kilit gibi, hep birbirlerine aitmişçesine tamamlanırlar. İki kayıp ruh, birlikte bulunurlar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ KAPLI DEFTER
Poetryİnsanlar bana "Unut" diyorlar. Dört harf iki hece bir kelime... Fark ettim de çok kolay söyleniyor. Hemencecik çıkıyor ağızlarından ama ben anlamını bilmiyorum. Şeye çok benziyor hani, yoksa o olmasın: "Umut"