1. Günaydın

924 74 14
                                    

İyi okumalar...


"Efendim?" Telefonun öbür ucundaki çocuğun kaşları çatıldı duyduğu ses tonuyla.

"Sen kimsin?" diye sormuştu şaşkınlığını kısa bir sürede atlatıp.

"Seol-ah ben, tanımadın mı Jungkook?" İsmi hafızasında çok uzun süre aramamıştı, sıkça görüyordu kızı.

"Tamam tamam, tanıdım. Bir an sesini çıkaramadım sadece. Ben seni mi aradım ya?" Kız başını iki yana salladı. Ardından görünemeyeceğini idrak etmişti.

"Yok, Jimin'i aradın. Ama Jimin uyuyor şu an, uyandırmamamı söyledi. O yüzden ben açtım telefonu. Bir sorun mu var? Uyandırayım mı?" Jungkook kampüs binasına ilerleyen adımlarını üniversite yurduna yönlendirdi. Bir yandan da telefondaki kıza yanıt vermişti.

"Yok, uyandırma. Ben geliyorum şimdi, bana kapıyı açar mısın? İki dakika içinde oradayım." Kız onaylayan bir mırıltı çıkardı ve Jungkook telefonu onun yüzüne kapattı. Afallamış ama çok umursamamıştı kız. Koltuktan kalkıp küçük dairenin içindeki yatak odasının kapısına ilerledi. Birkaç kez tıklattı kapalı kapıyı. İçeriden bir homurdanma dışında bir ses duyulmamıştı. Bir dakika geçmeden daire kapısı gerçek anlamda yumruklandı.

"Günaydın Jungkook." dedi gülümseyen yüzüyle Seol-ah. Jungkook ona sadece başıyla selam vermişti. Doğrudan yatak odasına giden çocuk, nazik kızın aksine sertçe açtı kapıyı.

"Uyansana lan!" Jimin yastıklarından birini ona fırlattı.

"Umarım götünden işersin hayvan! Öyle bağırılır mı uyuyan insana?" Jungkook yastığı yerden aldı ve yeniden Jimin'e attı.

"Sen kendine insan diyorsan tabi. Ya Jimin gerizekalısı, kalksana!" Elini havada salladı kısa boylu. Bu gitmesi için bir işaretti ama Jungkook pes eden biri değildi. Zayıf bedeni tek hamlede kaldırmış, Jimin ayaklarını yere değdirmese düşebileceği şekilde oda zeminine bırakmıştı.

"Ya gerçekten seninle arkadaş olduğum günü kafamda tekrar tekrar sorguluyorum ve tanışmamız için hiçbir sebep bulamıyorum şerefsiz. Hayatına girdiğim güne kafam girsin gerçekten ya." Jungkook'un başı aralık kapıya döndü. Seol-ah görünmüyordu. Yine de risk almak istememişti.

"Seol-ah?" diye seslendi içeriye. Duymaması imkansızdı kızın, derse gitmiş olmalıydı. Üstelik Jimin'in odasındaki ikilinin şimdi çıksalar bile beş dakika geç kalacakları derse. "Geç kaldık mal. Kıçını neden kaldıramıyorsun ki? Bu dersi bana sen aldırdın Jimin, kalırsam ağzına sıçarım."

"Küfür limitini biraz doldurmadın mı daha sabahın köründe? Birazını da Yoongi'ye saklasana." Jimin'in yüzündeki sırıtışı izledi. Arkadaşı tamamen uyanmıştı.

"Moralimin içine etmek en büyük hobin, değil mi? Nereden çıktı şimdi o ego torbası sabah sabah?" Jimin omuz silkti.

"Adama demediğini bırakmıyorsun ama hala en büyük hayranı falansın Kook. Utanmasan telefonunda albüm yapacaksın fotoğraflarını." Jungkook başını dikleştirmişti.

"Yapmadığımı nereden biliyorsun?" Banyoya ilerleyen adımlar duraksadı. Gerisin geri koşup Jungkook'un telefonunu almak için cebine uzanmıştı kısa parmaklar. "Jimin, döverim seni. Çeksene ellerini lan üzerimden! Bırak telefonumu it!"

"Harbiden yaptın mı? Bakmam lazım. Ya bir dur." Boğuştukları bir on saniyenin ardından Jungkook telefonunu kurtarmış, minik bedeni kolları arasında kıstırmıştı.

"Şimdi ne yapacaksın bakalım?" Jimin sırıttı.

"Hiçbir şey çünkü beni bırakacaksın zaten. İkinci dersi de kaçırmak istemiyorsan tabi." Uzun boylu çocuk kollarını gevşetti tam da Jimin'in tahmin ettiği gibi. Oluşan boşluktan sıyrılarak arkadaşının karşısına geçmişti Jimin. "Belki adama korkunç davranmasan o da seni sevecek ama sen bir ağzına etmediğini bırakıyorsun Yoongi'nin."

God Damn ~ VminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin