25. İyi

218 20 5
                                    

İyi okumalar...

"Şu kapıyı açar mısın?" İçeriden bir ses gelmediğinde gözlerini devirdi Jimin. "Odada olduğunu mu saklıyorsun şimdi de?"

"Tek misin?" Sorunun anlamsızlığına kaşlarını çatmıştı arkadaşı.

"Ne fark eder?" demeden edemedi. Hyunjin'in derin bir nefes alışını duydu.

"Yanında başka kimse yoksa açacağım Jimin. Malum, sevgilinle yapışık ikiz gibi gezdiğin için tek bulamıyoruz seni pek." Jimin sabah olanı anımsayınca sanki Hyunjin onu görebilirmiş gibi yüzünü buruşturdu.

"Of anma şunu. Zaten kızgınım hala."

Hyunjin bir hışımla kapıyı açtığında bunu neden daha önce söylemediğini düşündü. O biraz, nasıl demeli, Jimin'ciydi. Jimin eğer Taehyung'a zıt bir şey yapıyorsa her zaman haklıydı, her koşulda arkadaşının tarafını tutacaktı. Ortada net bir taraf olmadığını öğrenmesi çok sürmedi.

"Ne oldu?" Jimin'i bir çırpıda içeri çekmiş, yurt odasının koltuğuna oturtmuştu. Omuz silkti arkadaşı.

"Felix'i hastaneden çıkarmak istedi. Eğer o gelip seninle konuşursa ikna olursun diye düşünmüş, küçücük beyniyle düşündüğü şeye bakar mısın? Çocuk daha yeni iyileşiyor. Benimki de gidip hastaneden çıkarayım diyor. Ya bir şey olsa? Ya kötüleşse? Daha çok perişan olacaksın." Son cümlesinin ardından Hyunjin'in bembeyaz bir hal alan suratı, dilini o cümleyi kurmadan önce kesmek istemesine neden oldu. İç çekip arkadaşının elini tutmuştu. "Özür dilerim. Öyle demek istemedim ama beni anlıyorsun işte."

"Anlıyorum." Sesi titreyince boğazını temizledi. Omuzlarını dikleştirip gülümsemişti. "Sen haklıymışsın zaten. Taehyung ağlayabilir yine haksız olduğu için." Jimin'in yüzünden buruk bir gülümseme geçti.

"Didiştik ama küs değiliz bebekim. Zaten sonradan o da katıldı söylediklerime. Sadece..." Derin bir nefes çekti. "Felix sürekli seni soruyor. Onu bir noktada görmen gerekecek. Sevgilin sonuçta."

"Nasıl yapayım Jimin? Benim yüzümden ölüyordu farkında mısın? Ne yapayım? Özür dilerim, ölüyordun mu diyeyim adama gidip?" Jimin onu omuzlarından çekip sarmaladı.

"Biliyorum. Senin yüzünden olduğunu düşünmenin nasıl hissettirdiğini tahmin edebiliyorum ama bu senin suçun değildi. Ona zarar veren bir başkası. Bunu aklından çıkarma lütfen." Hyunjin dudaklarını araladığında kapı tıklatıldı. Jimin arkadaşını koltukta bırakmış, yurt odasının kapısına yönelmişti.

"İçeride mi?" Kalın ses tonunu duyunca irkildi uzun saçlı. Oturduğu yerde bedenini olabildiğince küçültürken iç çekti. "Hyun, konuşalım mı biraz?"

Yavaş adımlarla ona ilerleyen Felix'e baktı. En iyi halinde görünmese de oldukça toparlanmıştı bedeninden bir kurşun çıkan çocuk. Kendisine uzanan eli tutmanın nasıl hissettireceğini düşündü. Ona o silahı Hyunjin doğrultmamıştı belki ama silahın öte ucundaki şahıs Hyunjin için vurmuştu Felix'i. Şimdi polis tarafından tutuluyor olması, tutuklanacağı gerçeği içini rahatlatamıyordu bile. Sevdiği adam vurulmuştu ve ölebilirdi. Bunun farkında olmak canını yakıyordu. En yakın arkadaşı Jimin bile buna anlam veremediği için kimsenin kendisini anlamadığını sanıyordu. Eli sıkıca kavranana dek dalgındı.

"Konuşmak istemiyorum." Elini çekmek istediğinde Felix direndi.

"O halde dinle. Hyun, ne kadar korktuğunu biliyorum. Kendini suçluyorsun, senin yüzünden vurulduğumu düşünüyorsun. Hepsini biliyorum. Ama unuttuğun bir şey var. Ben de korktum." Sesli bir nefes verdi. "Çok korktum. Öleceğim diye, bir daha seni göremeyeceğim diye, bir daha beni görmeyi dilemeyeceksin diye. Gerçi sonuncu başıma geldi biraz ama." Hyunjin aceleyle dikleşti yerinde.

"Seni görmek istemediğimden değil..." Felix sakin bir sesle böldü onu.

"Biliyorum. Kendini suçladığın için böyle yaptığının farkında değil miyim sence? Ama sana bir sır vereyim mi? Diğerlerinin bilmediği bir şey." Hyunjin kaşlarını kaldırdı. "Ben de seni suçladım. Beni vuran senin eski sevgilindi, senin hayatında olduğum için beni vurdu. Bu yüzden seni suçladım işte. Ama insan olarak şöyle bir sıkıntımız var. Hayatımıza giren insanlar bazen olduklarından farklı davranıyorlar ve biz de o yüzlerini tamamen şans eseri görüyoruz. Tıpkı seni öpmem gibi, anlıyor musun? Tıpkı sana tutulduğum anın tanıştığımız an olması ama seni öpecek cesareti çok uzun zaman sonra bulabilmem gibi. Biri o yüzünü sana açmadan veya o yüzle tesadüfen karşılaşmadan bilemiyorsun ki. Sen de bilemezdin. Ayrıldığınız gün nasıl normal karşıladığını biliyorum Hyunjin. Bir anda delirdi, benim varlığımdan mı yoksa aklının çok geç başına gelmesinden mi bilmiyorum ama bu yüzünü eninde sonunda gösterecekti. Ancak sen bunu bilemezdin." Öne uzanıp siyah saçlının burnunu öptü. "Seni sevdiğim gerçeğini hiçbiri değiştirmeyecek. Artık kendini suçlamanı istemiyorum. Sana söyledim, bilemezdin, bilemezdik. Bak, iyileştim. Her şey yolunda artık. Lütfen konuyu kapatalım burada. Olur mu?" Hyunjin onu başıyla onayladığında bir sessizlik çöktü. Felix sessizliği bozan Hyunjin olur sanıyordu ama Jimin'in bağırışı duyulunca ikisi de oturdukları yerde oda kapısını izlemeye başladılar.

"Sen hep böylesin zaten! Hep ben haklıyımcısın! Bir kere de sevgilim haklı desen ölür müsün?" Eh, oda kapısının açılması ve Jimin'in görünmesi çok sürmedi. Şimdi kavga yurt dairesinin ortak alanındaydı.

"Hayır, diretmeni de anlamıyorum ki. Geldi çocuk işte, gayet de iyi görünüyor. Baksana." İkisi de Felix'e döndüğünde sarı saçlı rahatsız hissetmişti.

"Çocuğun vücudundan kurşun çıktı. Alıp yurda getirmişsin Taehyung. Gerçekten her gün biraz daha mantıksızlaşıyorsun." Taehyung kollarını iki yana açınca kavganın şiddetleneceği belliydi.

"Ya doktor götür dedi! Sence doktora danışmadan onu kaçıracak biri miyim Jimin?" Kısa boylu omuz silkmekle yetindi.

"Ben bilemem artık. Onu da yapmışsındır sen bence, şaşırmam. Biz tanıştığımızda hiç böyle değildin sen. Kanun kural falan dinlerdin. Şimdi baksana, bir gün barda adam dövüyorsun başka gün hastaneden adam kaçırıyorsun." Taehyung göz devirdi ve bunu Jimin gördü. "Şimdi de bana göz deviriyorsun. Ben hep kötülüğün için konuşuyorum çünkü."

"Ya Jimin kes artık şunu! Derdin neyse söyler misin? Kavga mı edesin geldi? Edelim. Saçma sapan bahaneler arama. İyice ebeveyne bağladın ya." Jimin'in son cümleyle yutkunduğunu yalnızca Taehyung değil, Hyunjin ve Felix de görmüştü. Uzun boylunun tereddütle elini kaldırması bir işe yaramayacaktı.

"Özür dilerim." diye mırıldandı Jimin. "Bu hareketimin ebeveynlikten çok sevdiğim kişileri düşünmek olduğunu sanıyordum. Ama sen ebeveynlik diyorsan öyledir Taehyung. Bir ebeveyne sahip olmayan kişi sen değilsin ne de olsa."

Arkasını dönüp yurt odasını terk ettiğinde Taehyung peşinden gitmesinin bir değişikliğe neden olmayacağını biliyordu. Bu yüzden yavaşça kapıyı kapatan Jimin'in ardından bakmakla yetindi.

Bir şekilde kaosa bağlamalıydık. Bir de sona yaklaşıyoruz, öptüm.

God Damn ~ VminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin