Kitap

39 1 0
                                    

Gözlerimi araladım. Siyah saçlı kadının kafası tam karşımda duruyordu. Uyandığımı fark etmiş olacak ki hemen ellerindekini bir çırpıda çantasına yerleştirdi ve odadan çıktı.


Biraz daha ayıldıktan sonra etrafı yine incelerken, kolumdaki damarın üstüne denk gelen yerin mosmor olduğunu gördüm. Yavaşça oraya dokundum. Ve şiddetli bir acıyla inledim. O anda ona ihtiyacım olduğunu bildiğim kişi girdi içeriye.


"Kahvaltı vakti uykucu!"


Cevap vermemiştim ve boş bakan bakışlarımı üzerine dikmiştim.


"Aa, peki. Rüya gördün mü bakalım?"


Rüya değil, gerçek.


Ellerimle gözlerimi avuşturdum. Biraz daha olsun uykumun açılması için.


"Şey, görmedim rüya. Acıktım ben. Çok hemde. Hadi kahvaltı yapalım."


Garip davranıyordum. Uyku sersemliğime vererek umursamadım. Gülümseyerek kapının beşiğine geçti. Bende ağır hareketlerle yatağımdan doğrulurken, üstümü değiştirme zahmetinde bulunmadım bile. Yine gülüşünden tanıdığım Ersan'ın koluna girdim.


Ne kadar büyük bir evdi böyle. Sadece iki katlı olmasına rağmen oldukça genişti. Üst katta Ersan, benim ve Ersan'in babasının odası vardı. Merdivenlerden indikten sonra sağa döndük ve geniş salona giriş yaptık.


Masa en az yatağım kadar uzundu. Yada genişti. Bilemedim. Büyük olduğu kesindi. Ersan ben otururken yanımdaki sandalyeye çoktan yerleşmişti. Masanın başındaki kır saçlı adamı tanıdım hemen. Saçlarından ve duruşundan. Asil. Benan. Benan bey. Ersan'ın babası. Ersoy holdinglerinin, bilmem nelerinin sahibi.


Kesinlikle, yalnız böyle bir adama yakışabilecek bir ses tonuyla bana seslendi, tabağımda bulunanları itinayla ağzıma atarken.


"Azracığım, bugün nasılsın?"

"İyiyim, siz nasılsınız efendim?"

"Sizi, bizi bırak canım."

"İyiyim, teşekkür ederim. Sen nasılsın Benan amca?"

"Ah çok sağol yavrum. İyiyim. Senin iyi olduğunu öğrendim çok daha iyi oldum. Bugün yine randevunuz var mı?"

"Hay-"

"Yok babacığım. Bugün için başka planlarımız var.

"Âlâ. Size şimdiden iyi eğlenceler diliyorum çocuklar. Afiyet olsun size."


Asil bir şekilde masadan kalkarken bana gülümsedi. Bende kafamı salladım ve plan yaptığımızı söyleyen Ersan'a döndüm. Yapmışmıydık gerçekten. Bir plan mı var? Yine mi unuttum?


"Planımız nedir bugün için?"


Tatlı bir gülümsemeyle karşılık verdi. "Sürpriz olsuun!"


Karşı cevap verebilcek bir şey yoktu. Zaten söylese bile unutma olasılığım yüksekti. Odama geçtim. Yatağımın içine girdim. Tüm gün kitap okumak istiyordum. Başucu kitaplığımdan güzel bir kitap seçtim. Elime almıştım ki başka bir güç çekiverdi. Önümü döndüğümde Ersan bana tatlı-sert sayılabilecek bir bakış atıyordu.


"Neee?"

"Bu tarz kitaplar okumanı istemiyorum Azra."

"Ne gibi zararı olabilir Ersan. Adı bile..."


Kitabın güzel sayılabilecek kapağını kaplayan yazıya baktım.


"Huzur."

"İsmi falan umrumda değil, hayal gücüne kendini kaptırmanı istemiyorum."

"Tamam.."

"Seni seviyorum."


Hiç bir şey söylemeden başka bir kitap bakınmaya başladım. Ne yani kendimi kaptırmamak için Cin Ali hikayesi felan mı okusaydım. Raflardaki kitaplara bakıp söyleniyor, elime aldıklarımı da beğenmemiş gibi sertçe yerine koyuyordum.


"Hmm. Sherlock Holmes... Aa kesin kendimi bir cinayetin içinde bulurum. Değil mi Ersan?"

"Liste. Vay canına. Kesin yazar olduğumu falan sanarım."

"Aa bak Pollanya. Bu benim yaş seviyem için uygun. Ne diyorsun? Okumaya izin var mı?"

"Azra! İyiliğini istediğim için mi böyle davranıyorsun ha? Tamam, istediğini okuyabilirsin."

Az önce tartışan biz değilmişizcesine, büyük bir arsızlıkla okumamı istemediği kitabı elime aldım. Hiç bir şekilde ona bakmayarak, kapağını çevirdim. Okuyormuş gibi yapmaya başladım.


Sinirli bir şekilde odadan çıktı. O çıktıktan sonra kitabı elimden bıraktım. Canım sıkılmış artı keyfimde kaçmıştı. İnternette sörf yapmanın zararı olmayacağını düşünerek diz üstü bilgisayarı açtım.


Ersan sosyal ağ hesaplarının hepsinine şifremi kaydetmiş olduğundan otomatik giriş yaptım. Oyun oynamak için bakınırken bir habere denk geldim.


" Kitaplık Yayın Evi: 'Herkes ölümle var olur.'
Ünlü yazar yazdığı kitaptan bir alıntıyla kitabı özetledi. Ölüm, aşk ve tutkuyu harmanlamış olan-"

"Azra?"


Arkamdan gelen sesle haberi okumayı yarıda kestim. Oturudugum sandalyeden kalkarak yatağıma geçip bağdaş kurdum.

"Azra?"
"Efendim?"
"Bana kızgın mısın?"

Karıncalanan ayaklarımı sarkıtırken, "Hayır, değilim."
"Öyleyse hazırlan, güzel bir gün geçirelim."


Sesi oldukça neşeli çıkmıştı. Zoraki bir gülümsemeyle karşılık verdim.


"Önce öğlen yemeği yiyelim. Ben çok acıktım."


Dolabımın kapaklarını açarken, o da odadan çıkmıştı. Bilek boy, kahverengi bir pantalon aldım elime. Bir de krem renkli bir gömlek. Kıyafetlerimi giydim ve saçlarımı da toplama gereği duymadım. Üzerime de yine aynı kahveden bir blazer bir ceketle, gömlek ve ceketin kollarını kıvırdım. Cep telefonumu cebime koydum ve odadan nihayet çıkabildim.


Merdivenlerden inerken Ersan'a bakınıyordum. Fazla uzun sayılmasa da ayakkabılarımın topuk sesi bana evde yankılanıyormuş gibi hissettiriyordu.


Salona vardığımda Ersan televizyon seyrediyordu. Geldiğimi fark edince  ayağa kalktı ve koluna girmem için dirseğini uzattı.
Koluna girmek yerine elini tuttum ve dışarı çıktık.


Siyah Mustang'ine binerken giydiği krem renk pantalon ve ceketle uyumlu olduğumuzu düşündüm. İçine giydiği bordo tişörtte ayrı bir hava katmıştı. Arabayı çalıştırmasıyla içimi bir heyecan kapladı ve müzik dinlemek için düğmelere bastım.

-ans

HUZURHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin