Uzun süredir bu hesabımda yoktum.
Kitaplarımı bitirmekten nefret eden biriyimdir.
Aslında hiç bir şeyi bitirmeyi sevmem, ben yaratmayı ve başlatmayı severim.
Fakat bu kitabı bitirmezsem okurlarımı merakta bırakacağımı bildiğimden uzun zaman önce aceleyle bitirmiştim. Bu yüzden ufak tefek mantık hataları mevcut.
Bugün, yeniden buradayım ve onları yaşatmaya devam etmek istiyorum. Umarım sizde benimle aynı fikirde olursunuz ve kitabın birinci yarısıyla pek alakası olmayan ikinci kısmını okumaya gönüllü olursunuz.
.
.
.Gözlerimi her zamanki sıkıcı sabaha açtığım da, bu kez odaya vuran güneş ışıkları yerine yağmurun varlığını hissetmek iyi hissettirmişti. Uzun zamandır yağmurun yağmasını beklesem de Tanrı dualarımı görmezden geliyordu.
Yatağımı hızlıca toplayıp pencereye doğru ilerledim. Camı açtığımda toprağa karışmış yağmur kokusunu içime çektim. Bu kokuya oldum olası bayılıyordum. Doğa anaya içten bir tebessüm edip perdeyi ve camı sonuna kadar açtım. Şehirden uzak bir yerde oturduğumdan kimsenin beni göreceği derdi yoktu içimde. İnsanlardan uzaktım, bu evi seviyordum.
Ailemi kaybettiğim de insanların yüzüne tamamen katlanamamaya başladığımda tanışmıştım buraya, geniş odaları ve konumuyla dikkatimi çekmeye yetmişti.
Düşüncelerimle boğuşurken saatin kaç olduğuna bakmaya karar verdiğim de henüz okula gitmek için geç kalmadığımı fark ettim. Yinede çok vaktim yoktu ve hızlı olsam iyi olurdu.
Banyoda işlerimi hallettikten sonra dolabımın karşısına geçip hızlıca üzerimi giyindim. Dışarıdan bakınca giyinmeyi pek sevmeyen bir tip gibi gözüksemde giyinmeyi ve kendime bakmayı seviyordum. Ailem vefat ettikten sonra değişmeyen şeylerden biri de buydu. İnsanların bana baktığın da ki hayran kalmış bakışlarını görmeyi seviyordum.
Aynadaki görüntüme bakıp vucud hayatıma tam oturmuş kıyafetimi gördüğüm de gülümsedim "Güzel". Adımlarımı mutfağa yöneltip hızlıca dört yumurta kaynatıp yulaf ezmesi hazırladım. Her ne kadar iştahım Olmasada yemeliydim. Bu kaslar kolay yapılmıyordu, korumalıydım.
Yemeğimi yiyip masayı topladığımda anahtarlarımı alıp evden çıktım. Tam zamanında çıkmıştım. Şehirden uzak durduğum için okul buraya ters düşüyordu ve yolu gitmek zaman alıyordu.
Arabaya bindiğimde radyodan klasik müzik açıp ruhumu dinlendirmeye, okula gittiğim de olacak olan kargaşalara kendimi hazırlamaya karar verdim. Hep böyle yapardım. Klasik müzik ruhumu dinlendiriyordu.
Kırk dakika sonra okula geldiğimde arabamı park edip gömleğimin yakasını düzelterek arabadan indiğimde yine tüm gözlerin üzerinde olduğumu hissedebiliyordum. Kim üniversitenin en genç ve yakışıklı profesörüne hayranlıkla bakmazdı ki. Hele ki bu kişi ben, yani Jeon Jungkook ise.
Kendimden emin adımlarla üniversiteye girdiğim de ilk dersin başlamasına üç dakika olduğunu gördüm. Hızlıca bardağıma kahve doldurup anfiye ilerledim. Dersim anfideydi. Alışılageldiği gibi çok büyük bir anfi değildi bu, daha küçük olsada oldukça öğrenci barındırıyordu. Küçük olmasını seviyordum çünkü öğrencilerimi gözlemleyerek ders anlatmayı seven biriydim. Böylesinin daha verimli olacağına inanıyordum. Onlara sadece blöften bir şeyler anlatmaktansa gerçekten öğretmek istiyordum.
Anfiye girdiğim de sınıfa hakim olan sessizlikle tebessüm ettim. Bana saygı duyduklarını hissetmek hoşuma gidiyordu. "Günaydın arkadaşlar" yaşlarımın arasında büyük bir fark olmadığından onlara arkadaşım diye hitap etsemde hiç biriyle okul dışında görüşmüyordum. Öğrencilerden çok sayıda istek gelsede hepsini nazikçe reddediyor, tek başıma hayatıma devam ediyordum. Güven sorunlarım vardı..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşman Okullar | Taekook
FanficBir grup nefretten doğan bir grup aşk.Nefretin aşka dönüşmesini izlemek ister misiniz? Cookie:Bir daha görmek istiyorum Vante:Neyi? Cookie:Seni, ama bu sefer ben üzerinde olacağım. Vante:Ne saçmalıyorsun gerizekalı? Cookie:İsteklerimden ve olacaklar...