1072 kelime.. bolca yorum bekliyorum
beomgyu
soğuk rüzgar bacaklarıma vurarak üşümeme sebep olurken hiçbir anlam taşımayan bakışlarımı boş yolda gezdiriyordum. güneş batmaya başlamış, etrafı hoş bir kızıllık kaplamıştı. aslında yewon'un gecikmesine sevinmiştim, günün sadece bana ait olan vakitlerini yaptıklarımı düşünerek ve kendimi eleştirerek geçirmeyi severdim. bugünün ana teması bay soobin ve onun yersiz kibriydi. o kimdi de bana küstahça ona ihtiyacım olduğunu ima edebilirdi? benim bu zamana kadar kimseye ihtiyacım olmamıştı, bu saatten sonra da olmayacaktı. sırf evren ikimizi ruh eşi olarak seçti diye soobin'le beraber olmayacaktım. çakma prens de böylece haddini bilebilirdi.
içten içe ona saydırmaya devam ederken duyduğum kısık ve cılız ses kasvetli düşünce bulutlarımı dağıtmış ve beni gerçek hayata döndürmüştü. kendimi düşüncelere o kadar kaptırmıştım ki güneş'in tamamen güne veda ettiğini ve sokak lambalarının turuncu ışıklarıyla geceye renk kattığını şimdi fark ediyordum. son günlerde kendimi dış dünyaya bu kadar kapatmış olduğumu anlamanın verdiği hissiyatla irkilmiştim. ben neden bu kadar düşünüyordum ki? biraz önce duyduğum sesin sahibi titrek adımlarla önümden geçerek minik kirli kuyruğunu sallamıştı. yavru kedi kirlenmişti, patileri çamurluydu. o an içimden onu evime almak geldi, yalnızlığıma ortak olabileceğini düşünmüştüm. fakat miniğin hızlanarak başka bir kedinin koynuna girmesiyle burukça gülümsedim. tabi ya, herkes benim gibi yalnız değildi ki.
burnuma dokunduğumda buz gibi olduğunu hissettim. daha demin yewon'un gecikmesine sevinirken şimdi erken gelmesi için içimden dualar etmeye başlamıştım. donmak üzereydim, ve zar zor çıktığım o hayal alemine tekrar dalmak istemiyordum. düşündükçe boğuluyordum, bir el acımasızca boğazımı kavrıyor ve beni ölüme terk ediyordu.
nihayet sokakta yankılanan tekerlek sesleriyle bakışlarımı ayaklarımdan çekip yola çevirdim. siyah, pahalı ve gösterişli araba görüş açıma girdiğinde duruşumu dikleştirmiş, her zamanki yıkılmaz tanrı moduma girmiştim. bu benim kalkanımdı, belki de şimdilerde bu kadar durgun olmamın sebebi buydu. dıştan yıkılmaz biri gibi olsam da içim çökmeye yüz tutmuştu. sonuç olarak kendime zarar veren yine kendimdim. fakat bunu kimsenin bilmesine gerek yoktu değil mi, ben bile kabullenmek istemiyordum.
araba tam önümde durduğunda tüm olumsuzluğumu unutmaya çalışmış ve gülümseyerek arka kapıyı açmıştım. yewon üzerinde siyah mini elbisesi ve yüzündeki hanımefendi gülüşüyle bana bakarken oldukça güzeldi ve beni kesinlikle etkilemeliydi.
ama etkilenmemiştim. bu ben miydim?
kendimi sakinleştirdim. ryujin'den hoşlandığım için onu çekici bulmamıştım, sorun buydu. ryujin seçimini yapmıştı, yuna'yı seviyordu. ve ben ne gurursuzdum, ne de yapışkandım. o benim için artık kısa dönem aşkıydı. üstüne üstlük beni seven kızlar varken kendimi neden bir tanesinin uğruna heba edecektim ki? beni sevmemesi onun tercihiydi, kendi kaybederdi. şimdi odaklanmam gereken kişi yewon'du, yewon olmazsa daha bir sürü kız vardı. evet, kesinlikle çevrem kadın doluydu ve ben kadınlardan hoşlanıyordum.
dudaklarımda ukala bir gülüşle koltuğa oturdum ve ceketimi düzelttim. klimanın ısıttığı araba donan her hücremin gevşemesini sağlarken kendimi rahatlamış hissediyordum. gevşemiş ve huzurluydum. yewon'un kendine has yumuşak sesini duyunca ona döndüm. gülümseyerek bana bakıyordu. "merhaba beomgyu."
gerçekte çokça sahte olan gülümsememi yalancı samimiyetle boyamış ve ona karşılık vermiştim. "merhaba yewon, geciktin."
sesim kontrollü şekilde iğneleyici çıkmıştı, bunu anladığından olsa gerek kaşlarını hafifçe çattı ve kolundaki saate baktı. "saat sekiz için sözleşmiştik, şu an sekize on var." biri yüzüme su fırlatmış gibi hissediyordum. içimden hemen telefonumu çıkartıp saati kontrol etmek gelse de kendimi dizginlemiş ve mahcupça konuşmuştum. "ah, ben yanlış anlamışım." bravo beomgyu, daha ilk dakikadan kendimi rezil etmiştim. bunlar benlik hareketler değildi, ben dakik biriydim. o ise bunu umursamışa benzemiyordu, birkaç dakika öncesindeki gibi benim aksime gerçek olan gülüşüyle gözlerimin içine bakmıştı. "sorun değil, bugün biraz dalgınsın sanırım." bana karşı anlayışlı olması hoşuma gitmişti. bugünlerde anlaşılmak en önemli ihtiyacımdı sanırım.
![](https://img.wattpad.com/cover/292298847-288-k760213.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
oh boy it's you, soogyu
Fanficbeomgyu ruh eşinin erkek olduğunu öğrenir. düzyazı ©rozeixs | 21.11.21