viii. kibir

812 111 41
                                    

soobin'in cümlesi bittiğinde beomgyu onun kendini beğenmiş üslubuna karşın göz devirmemek için kendini zor tuttu, fakat daha ilk izlenimden kaba bir imaj oluşturmamak için kendisine uzatılan eli tuttu. "tanıştığımıza memnun oldum soobin-shi."

soobin onaylar bir şekilde başını salladı ve ardından gözlerini beomgyu'nun gözlerine dikerek duraksamadan konuştu.

"biliyorsun ki ruh eşiyiz, fakat ben seveceğim kişinin sırf ruh eşim olduğu için beni sevmesini istemiyorum. sen de shin ryujin'i seviyormuşsun duyduğum kadarıyla. düşman olmak istemiyorum, sonuçta kabul etmek istemesem de birbirimizden uzaklaştığımız anda ruhsal acılar çekeceğiz. bu yüzden ikimizden biri aşık olana, veya aşkına karşılık bulana kadar birbirimizden ayrılmayalım."

beomgyu sinirlendiğini hissediyordu, bu çocuk nasıl da büyük bir kibirle konuşuyordu öyle...

soobin çok sinsi biri gibi gelmişti beomgyu'ya, keza öyleydi de. siyah büyük gözleri zeka parıltılarıyla pırıl pırıl parlıyor, dudağının bir kenarı belli belirsiz yukarıya tırmanıyordu.

lakin tüm bu kibrin ötesinde, soobin cidden çok yakışıklı bir erkekti. küçük olan bunu kabul etmekten her ne kadar hoşnut olmasa da dürüst olmak gerekiyordu. koyu kahveyle siyah arasındaki uzun saçları ipek gibiydi, bakanın dokunası geliyordu. okul forması olan lacivert kumaş pantolon ve dar kesim beyaz gömlek bile üzerindeyken onu sanki bir mankenmiş de defilede elbisesini sergiliyormuş gibi gösteriyordu. vücudu bile birçok modele taş çıkartırdı.

kabul etti beomgyu, ondan etkilenmişti.

kendisiyse bugün her zamanki kadar özenli değildi; ince kravatı özensizce bağlamış, pahalı botlarını giymemiş, en önemlisiyse bakımı için saatlerini harcadığı saçlarına vakit ayırmamıştı.

ezilmiş gibi olmanın verdiği çürük kıskançlık hissiyle burun kıvırdı ve bıçaktan keskin sözlerini sessiz sınıfa bıraktı.

"gerek yok, bay choi. biz beraberken çekeceğin kalp acısı, ayrıyken çekeceğin ruhsal sancının yanında ölümcül olur. yani sözün özü, uzak durmamız en doğrusu."

karşısında duran çocuktan herhangi bir tepki bekliyordu, tersleme ya da yalvarma gibi. ama hiçbiri olmadı, soobin sadece omuz silkti ve temiz konuşmasını sundu.

"pekala; umarım söylediklerinizden pişman olup kapıma dayanmazsınız, bay choi beomgyu."

ardından son kez soğuk bakışlarını beomgyu'ya göstermiş ve sınıfı terk etmişti.

sinirli bir alayla güldü beomgyu. "hadsiz ve kesinlikle ukala."

dilini dudaklarında gezdirdi, bakımsız dudakları kurumuştu. istemsizce kaşlarını çattı, elini çantasına attı ve telefonunu açtı.

---

---

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
oh boy it's you, soogyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin