Frankle dans ederken, gözucuyla farkettiğim bir hareketliliğe doğru dönünce gizemli adamımızın yanında diğer sarışın adamla birlikte çıkışa doğru ilerlemekte olduğunu gördük. Birbirimize imalı bakışlar atmamızın ardından, "Bu akşam kimin evine konuk oluyoruz sence?" diye Frank'e takıldım.
Durumdan rahatsız olduğu her halinden belli olan Frank "Bu durumun hiç hoşuma gitmediğini biliyorsun." dedi.
"Düşmanızımız tanımamız gerek, onun isteğiyle ya da başka yollarla." göz kırptım.
"Gerçekten bizi kendi elleriyle götüreceklerini düşünmüyorsun değil mi?"
"Götürecekler, bizde aağzımızı dahi açmadan gideceğiz" dedim. Frank planımı anlamış gibi olunca şaşkınlığı geçip büyüyen gülümsemesiyle birlikte beni çıkışa götürdü.
Kapıdan çıkar çıkmaz önümüzü kesen daha önce hiç görmediğim iki adam "Bayan Crawford," diyerek beni selamladılar ve elleriyle yolu göstererek ilerlememizi beklemeye başladılar. Frankla birbirimize bilmiş bakışımızdan atarak rahat bir şekilde ilerlemeye başladık ve siyah bir arabaya bindirildik. Gözlerimizin bağlananmaya yada benzeri bir şekilde kapatılmaya çalışılacağını düşünerek tetikte kalmama rağmen dıştan tamamen rahat hatta lakayt bir biçimde bacak bacak üstüne oturuyordum. Araba ilerlemeye başladığında adamları daha da yakından incelemeye başladım.
Bizimle birlikte arabaya yerleşmiş olan iki adam ve şuan arabayı sürmekte olan bir adam daha. Hepsi iriyarı ve sert görünüşlü tiplerdi. Tabii bana göre hepsi basitçe alt edilebilirdi. Arabanın koltuklarında elimi gezdirdim. Saf ipektendi. Gülümsedim. Melezin kesinlikle ilginç zevkleri vardı.
Bu sırada önümdeki koltuğun dikiş yerinin yakınında gözüme batan bir patıltıyı farkedip daha dikkatli bakmamla orda ufak bir kameranın olduğunu farkettim. Tabikii. Bunu beklemem gerekirdi. Kameranın merceğine odaklanıp baştan çıkarıcı bir gülmseme ile el salladım. Yanımda oturan Frank kahkahalarla gülmeye başladı ve gülüp gülmeme arasında kalan korumalar şaşkın bir ifadeyle birbirlerine bakmaya başladılar.
Yirmi dakikalık bir yolculuğun sonunda şehrin uzağında etrafında tek tük evler bulunan bir araziye girdik ve sonunda tamamen ıssız olan dar bir yoldan devam edince karşımıza kocaman demir kapıları olan bir malikane çıktı. Etkileyici.
Arabanın kapıları açılır açılmaz arabadan indik ve araba hareket ederek yanımızdan uzaklaştı. Yanımızda bize yolu göstermek için kalan korumalardan birinin hayalarına tekmeyi bastıktan sonra Frankle eve doğru yürümeye başladık.
Frank bana eğlenerek bakarak "Bu neydi şimdi? diye sorunca sırıtarak "Bütün yol durmadan göğüslerime bakıyordu. Ayrıca bütün bu rehine olayı beni sıktı" diye cevap verdim.
Evin büyük kapıları açılıp hizmetçi kılıklı bir adam bizi içeri alınca bir koridoru geçip salon olduğunu tahmin ettiğim bir odaya kuruldum. Ona ait olduğu belli olan bir tekli koltuğa yerleşip bacak bacak üstüne atarak beklemeye başladım. Frank herzamanki dik duruşundan hiçbirşey kaybetmeyerek koltuğun yanında dikilmeye başladı. Herzamanki bütün olayı alaya alan tavrımız üzerimizde olsada artık dışardan daha ciddi bir duruş sergiliyorduk.
Merdivenlerden inen ayak seslerini duymamla içimi garip bir gerginliğin kaplaması bir oldu. Biran sonra karşımdaydı. Kendinden emin duruşu, geniş omuzları ve ciddi yüzündeki ukala bir gülümsemenin hayaletiyle. Önce gözleri benim otoritesine meydan okuyan hareketime sonrada Frank'e kaysa da sonrasında salonun içkilerin olduğu bar bölümüne doğru ilerleyip kendi brendisini doldururken ağzını açıp "içeçek birşeyler alır mıydın? " diye sordu.
"Vodka," dedim "sek olsun"
Dudağının kenarında hafif bir gülümsemeyle içeceği hazırlayıp geldi ve tam önüme oturdu. Birbirimizi süzmeye devam ederken "Korumalarından birine yumruk attım, " dedim.
Gülümsemesi daha da büyüyerek brendisini ağzına götürürken "Tamam." dedi.
İçkilerimizi yudumlarken odaya sessizlik hakim oldu. Sorularım vardı ama o bu kadar ketumken bütün kartlarımı açıp düşüncelerimi belli etmek istemiyordum.
Özellikle beni buraya ne amaçla getirdiğini merak ediyordum. Gözlerimi bağlatmamıştı, tahminimce bütün yol hareketlerimi izlemişti ve şimdide karşılıklı içkilerimizi yudumlarken genel tehditkar havası dışında bana yönelik hiçbir tehlike sezmiyordum. Yinede herzaman tetikte duruşumu bozmayarak oturmaya devam ediyordum.
Uzun bir sessizlikten sonra "Evi nasıl buldun?" diye bir soru ile dikkatimi üzerine çekti.
Kirpiklerinin altından bakan gizemli bakışlarına ve ilginç ses tonuna bakarak kısaca "Güzel." cevanını verdim. Delici bakışlarla onu konuşmaya zorlayarak içkimi yudumladım.
Şartlarımızın eşit olması gerektiğini düşündüm" dedi.
"Ne konuda?"
"Ben senin evini bildiğime göre sende benimkini görmelisin diye düşündüm. İtiraf etmeliyim ki, seninkinin manzarası benimkinden çok daha iyi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CARMEN (Karanlıktakiler1)
Roman d'amourCarmen geçmişte yaşadığı travmatik olaylar sonucunda birgün içine düştüğü cehennem çukurundan çıkmayı başardığında, tek bir şey düşünür -bir daha asla kimseden korkmayacağım. Yıllar sonra sahip olacağına asla inanmadığı bir güce ve sayısız kimliğe s...