10

3.6K 258 37
                                    

*Ozan'ın Ağzından*

Yanına doğru ilerlediğim beden beni daha görmemiş olduğu için telefonuyla oynamaya devam ediyordu.

İlerde bu yaptığıma pişman olacağımı bilsem de dayanamayarak Atlas'ın yanına gelmiştim.

Elimde onun en sevdiği kahve ve çikolata varken bunu nereden bildiğimi sorgulamaya gerek bile duymuyor, üstüne bir de sabah tam bu saatte içtiğini bildiğim için getirdiğimi görmezden gelmeye çalışıyordum.

"Merhaba" diyerek elimdekileri masaya bıraktığımda aynı sevdiğiminki gibi olan mavi gözlerini şaşkınca bana dikmişti.

"Merhaba" dedikten sonra mavilerini benden çekip önüne koyduğum kahve ve çikolataya çevirdiğinde kaşları kalkmıştı.

"Buyrun ne istemiştiniz?" Diye sorduğunda yutkunup yanındaki sandalyeyi çektim ve izin almadan oturdum.

"Ben Ozan memnun oldum" diyerek elimi uzattığımda, benimkine göre daha sert ve nasırlı olan elini uzatıp sıkmıştı.

"Atlas ben de memnun oldum" dedikten sonra kaşlarını çatıp devam etti. "Boran'ın Ozan'ı mısın sen?" Diye şaşkınca sorduğunda gülerek onaylamıştım onu.

"Dediği kadar varmışsın" dediğinde kaşlarımı çatıp hapsettiği elimi elinden kurtarıp hırsla salladığım dizime koydum.

"Ne demişti ki?" Diye sorduğumda gülerek geriye yaslandı.

"Çok yakışıklı olduğunu söyledi" dediğinde dudağımın kenarı benden izinsiz kıvrılmıştı.

"Öyleyimdir" diyerek onu sinir etmek istediğimde onun gözünün kahvede olduğunu görmemle bu çocuksu hareketine gülmeden edememiştim.

"Sana getirdim onları" dediğimde şaşkınca dönmüştü.

"Nasıl bildin bunları sevdiğimi?" Diye sorduğunda şaşkın halinin Boran'ın anlattığı kadar yakışıklı olduğunu geçirmiştim aklımdan.

"Boran sağ olsun, günde kaç kere nefes aldığını bile biliyorum" dediğimde gözleri sonuna kadar açılmıştı.

"Hadi canım!? Cidden beni seviyor mu o kadar?" Diye hafif dalga geçer bir tonda konuştuktan sonra elini kahvesine attı ve içti.

"Cidden seviyor, şerefsiz herif"

Dişlerimin arasından konuştuğumda kaşlarını kaldırmıştı.

"İnanasım gelmiyor Ozan" diyerek sandalyesini bana doğru yaklaştırıp, koluma girerek karşıyı izlemeye başlamıştı.

"Neden?" Dediğimde yüzünden geçen gölgeyi görmüştüm ama sesimi çıkarmadan cevap vermesini bekledim.

"Güven vermeyecek şeyler yaşadım diyelim" diyerek yine o alaycı haline bürünmüştü. Onun bu halini görmem beni biraz suçlu hissettirirken sakin bir biçimde beklemeye başladım.

Yanımızdan geçen insanlar bizim bu halimize garip garip bakarken, biz sakin sakin oturuyorduk.

"Kahve içer misin?" Diye sorup kahvesini uzattığında onu onaylayıp elinden aldım ve bir yudum da ben içtim.

"İğrenç lan, her sabah bunu nasıl içiyorsun sen?" Diyerek tekrar eline verdiğimde gülmüş ve kolumu sıkmıştı.

"Sen ağzının tadını bilmiyorsun" dedikten sonra gülen yüzünü bana çevirdi. İkimiz de birbirimize aşırı yakın dururken gülümsememiz sönmüş ve birbirimize dikkatli bir biçimde bakmaya başlamıştık.

Mavi gözleri, keskin hatları olan yüzü ve dolgun dudakları ile fazlasıyla yakışıklı görünen adam yutkunmama neden olunca geri çekilip, kolumu kolundan kurtardım ve ayağa kalktım.

Gelirken hazırladığım konuşmanın bir tanesi bile aklımda kalmazken derin nefesler alarak Atlas'a bir baş selamı verip arkamı döndüm ve yürümeye başladım.

Önce Boran, sonra Hazar şimdi de Atlas çıkmıştı başımıza.

Ne oluyordu lan bana böyle?

PLATONİK / [BxBxBxB] / TEXTINGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin