GEÇMİŞ GÜZEL GÜNLER

2.3K 80 24
                                    

Öncelikle küçük bir açıklama.

Şimdi çiçeklerim bu kurgu sonu kötü biten yani angst bir kurgu olacaktır. Bana sorarsanız baştan sona karamsar, üzücü ve biraz da can sıkıcı olacak bunu bilerek başlamanız hepiniz için iyi olur.

Ben pek angst kurgu okumam çünkü etkisinden çıkamayıp günlerce ağlıyorum ama bir dürtüyle yazdım ve bitirdim, şu an bir değişiklik olmazsa on bölüm içinde bitecek bu kurgu, yani çok çok kısa. Bir de ben doğru düzgün bu tür kurgu okumadığım için başka bir kurguya benzer olursa bana haber verin ona göre davranayım.

Neyse şimdilik söyleyeceklerim bu kadar, hala okumak isteyenler varsa bekliyor ve kocaman kocaman öpüp, iyi okumalar diliyorum.

"Günaydın uykucu prens" diyerek yatağın yanına gelip avcumun içini öpen adama gülümseyerek baktım.

"Günaydın"

Boğuk sesimle onu cevapladıktan sonra yan tarafıma dönerek onun için yer açmıştım. O ise hiç beklemeden açtığım yere girdikten sonra belimden sarılıp, boynumu öptü.

"Artık bu kadar geç uyanmasan mı? Seninle geçirmediğim her vakit boşa geçiyor gibi hissediyorum" dediğinde gözlerimi kısarak gülümseyip elimi hafif uzamış saçlarına attım.

Güneşten parlayan simsiyah saçları beyaz yastığa renk katarken, kıpkırmızı olmuş dudaklarında tatlı bir gülümseme vardı. Bal rengi gözleriyse bana her baktığında olduğu gibi parıl parıl parlıyordu.

Bu güzelliğine dayanamayıp, yaklaşarak kırmızı dudaklara minicik bir öpücük bıraktım.

"Ama biliyorsun benim bu hayatta sevdiğim iki şey var" dediğimde burnunu boynuma sürtmüş ve "Hmm?" Diyerek devam etmemi belirtmişti.

"Biri sen diğeri uyku, tabi rüyamda da seni gördüğümü varsayarsak sadece sen" dediğimde kahkaha atarak dudaklarıma gömülmüştü.

"Ben bu sevgiyi hak edecek ne yaptım acaba?" Dediğinde beline attığım kollarımı sıklaştırıp yanağına dudağımı bastırdım.

"Seni çok seviyorum" diyerek biraz daha yanaşıp öptüğümde aynı şekilde karşılık vermişti.

"Ben de seni seviyorum sevgilim"

İkimizin her sabah yaşadığı bu rutinin nasıl bittiğini ve o aydınlık günlerin karanlık hale geldiğini de bu satırlarda yazıyordum.

Onun bu evden gittiği günden beri aymayan güneş yüzünden yine karanlık havada, yatağa oturmuş bir biçimde onun bana hediye ettiği defteri karalarken hayatımın geri kalanını bu şekilde sürdüremeyeceğime emin olmuştum.

Elimdeki kalemi çevirirken ne ara aktığını anlamadığım yaşlar yüzümü ıslatmaya başlamıştı.

Eskiden olsa uzun ince parmaklarını uzatır, yanağımdaki yaşları yavaş yavaş silerek bana yaşanan her şeyin bir şekilde geçeceğini söyleyip, yanımda olduğunu da ifade ettikten sonra beni yatağa yatırırdı.

Üzerimi sıkı sıkı örtüp, alnıma minik bir buse bırakarak geri çekilir ve baş ucuma oturarak ben uyuyakalana kadar hikaye anlatırdı.

Peki şimdi neden yanımda yoktu? Neden beni bırakmıştı?

O hikayeleri tekrar tekrar kendi içimden anlatsam da işe yaramıyor, sadece bana sevdiğim adamı ve beni terk edişini hatırlatıyordu.

Elimi yüzüme atıp sıvazladıktan sonra defteri ve kalemimi çekmecenin üzerine bırakarak yatağa girdim. Devam eden ağlamamla birlikte bu geçmeyen acıdan nasıl kurtulacağıma dair bir çözüme ulaşmaya çalıştım ama nafileydi.

Dört gündür uyuyamamış olmamın verdiği sersemlikle birlikte bayıldığımda huzur bulduğumu hissetmiştim.

Umarım bu huzur sonsuza dek devam ederdi.

YARIM / GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin