Ho şaşkınlıkla Howa'ya baktı. Ve o çocuğa bağırarak dedi:
-Delirdin mi? O benim kardeşim! Sersem herif.
-Hadi hadi git işine. Her kes senin bir kardeşin olmadığını biliyor.
Howa utanarak, Ho'nun arkasına geçti. Bunu fark eden Ho çocuğa saldırmak istedi. Ama Howa onun kolundan tuttu. Ho Howa'nın elini kenara çekip dedi:
-Tamam.. Onu sakın ciddiye alma. Boş ver! Kafana takma. Ben burdayım onlar sana hiç bir şey söyleyemez. Tamam mı?
-Git abi. Özel dersin var.
-Ama...
-Sen yanımdasın!
-...Kendine dikkat et. Okul yemeklerinden yeme. Ve unutma ki, abin sadece bir telefon mesafe uzakta. Tamam mı?
-Peki, abi.
Ho arkasına döndü. Deminki erkeği göz ucuyla süzdü ve okul kapısından çıktı. Howa onun arkasından uzunca süre baktı ve okula girdi. Kendi yeni sınıfını buldu. Kapıyı yeni kapatmışdı ki, kızlardan ikisi onu kenara itdi. Howa dedi:
-Ne? Noluyor?
-Şunun tipine de bakın arkadaşlar.. Demin okula seninle gelen o yakışıklı seninle nasıl sevgili olmuş? Yoksa ona para mı teklif ettin?
-O benim abim! Biz buraya yeni taşındık. Ben...
-Kes sesini! Bana ne cüretle cevap kaytarmağa çalışırsın?
Sınıftaki erkeklerden biri dedi:
-Hadi ama kızlar.. Onu rahat bırakın.
-Sen sus bakalım.
Howa dedi:
-Lütfen çekilin.
-Hm? Ne o? Dilin ne çabuk uzadı..Galiba benim tokatımın tadına bakmak istiyorsun ha?
Kız Howa'ya tokat vurucakken, Sınıftaki erkeklerden biri kızın elini tutdu ve dedi:
-Terbiyesizleşme istersen?! Daha yeni gelmiş birini böyle mi karşılarız biz?
Howa kafası dönük halde kalmıştı. Bu olay ona tek bir şeyi hatırlattı:
[-Büyükanne? Neden annem bana tokat vurduğu zaman ona engel oldun? Beni çok mu seviyorsunn?
-Ah, canım yavrum.. O seni her zaman mı böyle vuruyor? Söyle canım?
-....
-Söyle kızım, korkma. Söyle.
-Hiç acımıyor büyükanne.. Asla acımıyor. Annem benimle oyun oynuyor sadece... Ben oyun da yanlış yaparsam, ceza alıyorum. Bu yüzden benim için endişelenme büyükannecim.. Ben güçlü bir kızım..]
Howa aniden bu geçmiş hayalinden uyandı. Deminki erkek Howa'nın elini hafifce çekiştirip dedi:
-Benimle oturmak ister misin?
-...
-Korkma ben sana zarar vermem..
Howa hiç bir şey demeden onun yanına oturdu. Ve dedi:
-Ben teşekkür ederim.
-Buna gerek yok. O kızlara takılma. Kendilerini bir şey sanıyor sadece. Bu arada ismin ne?
-...Howa! Benim ismim Chan Howa.
-Derin çiçek!
-Hm?
-İsminin anlamı.. Derin çiçek.. Güzel bir ismin var
-Senin ismin nedir?
-Wohno! Aslında bana çoğu kişi Nick diye sesleniyor. Küçüklükten böyle. Ama gerçek adım Wonho.
-Nick? Ben sana nasıl sesleneyim peki?
-İstediğin gibi seslene bilirsin elbette. Hangisi daha hoşsa senin için öyle seslen..
-(gülümser)
Wonho yan cibinden mendil çıkardı ve Howa'ya uzatarak dedi:
-Bu sabah aldım. Yep-yeni.. Kullanmak ister misin? Göz yaşlarını sil hadi.
-Yeni aldığın şeyi bana mı veriyorsun?
-Hıhım..
-...
-Hadi al ya. Bunlardan daha çok var. Aynısından ala bilirim ama bir hanımefendinin gözyaşlarının öylece süzülmesine izin veremem.. Hadi al
-Çok teşekkür ederim.
-Rica ederim..Şey
-...
-Demin okula bir geldiğin erkek abin mi gerçekten?
-Evet o benim abim.
-Sizi sevgili sanmaları normal. Yani, hiç benzemiyorsunuz..
-Biz üveyiz. Ben onlardan ayrıyım.
-Çok üzgünüm.
-Yo, hayır.. Üzülme lütfen. Her şey yolunda.
-Buna sevindim. Ben bazen çok soru sora biliyorum. Babam polis ve her gün bana bu şeylerle ilgili ders veriyor. Artık gerçek hayatta bile insan sorguluyorum..
-Aslında bu çok güzel. Yavaş yavaş polis olmağı öğreniyorsun.
Evet..
-(gülümser)
-...Şey, istersen tenefüste okulu gezdireyim sana. Ne dersin?
-Tabii ki. Sonuçta ya şimdi ya sonra öğrenmem gerek..
-Doğru!(Büyük Şehir Dersler Kulübü)
Ho yeni matametik hocasıyla tanıştı. Artık burada matamatik dersi alıcak. Tek zayıf olduğu derse matamatik olduğu için diğer dersleri evde kendisi çalışıyor. Burada Ho gibi 6 çocuk daha vardı. Öğretmen dedi:
-Evet, çocuklar. Dersimiz her ders gibi 1 buçuk saat olucak. Ayda 160 yuan ödüyüceksiniz. Şimdi isterseniz, kitapları açalım.
Ho kitapını yeni açmıştı ki, karşısında oturan kızın ona baktığını fark etti. Şanslı değil çünki Ho kızlar konusunda istekli değil. Kız ona baktıkca Ho gözlerini kaçırıyordu. Durmadan saat'e bakıyordu. Aniden kız Ho'nun karşısına bir kağıt bıraktı. Ho "bu ne?" der gibi kıza baktı. Kızsa hiç bir şey söylemeden yazı yazmağa başladı. Ho merak edip, kağıtı açtı. İçinde yazılı olan şeyler pek bir aşk mektubunda yazılan ve çizilen rengli kalplere benzemiyordu. Ho içini okuyup, kağıtı ezdi ve kenara itti.(Büyük Şehir Okulu)
Okul da yeni tenefüs olmuşdu. Her kes yavaş yavaş kalidora, kantine dağılıyordu. Wonho dedi:
-Hey, Howa hadi gel.
-Nereye?
-Okulu gezdiricektim ya sana.
-Haaa pardon unutmuşum. Tabii gidelim.
Wonho ve Howa alt kata indi. Orda okulun spor odası vardı. Wonho dedi:
-Hangi sporda iyisin?
-Hm? Şey..koşuyu çok severim. Başka yok. Sadece koşu.
-O da çok iyi bir spor dalıdır.
-Ya sen? Senin iyi olduğun spor hangisidir?
-Ben mi? Ben karete severim. Basketbol oynarım. Diğerlerini de yaparım. Ama bunlar en sevdiklerim tabii.
-Karete güzelmiş aslında. Televizyon da onları görünce hemen ne işim varsa, bırakıp ona bakıyorum..
-Ben de öyleyim
Howa'nın gözü başka bir spor makinasına takıldı. Eliyle gösterip dedi:
-Wonho? Bu nasıl çalışıyor?
-O mu? Dur göstereyim. İlk önce bunun üstüne böyle oturuyorsun. Ellerinle şu demirleri böyle tutuyorsun.. Sana zahmet olmazsa, kırmızı tuşa basar mısın?
-Aa elbette.
Howa Wonho'ya doğru yaklaşmıştı ki, ayağı fişe takıldı ve Wonho'nun üstüne düşdü. Saçları Wonho'nun yüzüne döküldü. Wonho gözlerini kapattı. Howa'nın saçının kokusu onun hoşuna gitmişdi..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm'ün aşkı
Mystery / ThrillerAşkın asla ölümsüz olmadığının kanıtı burda yer alıyor..