Ho polisi itip, bisikleti tünelin içine doğru sürdü. Durmadan pedalları çeviriyordu. Oraya aklında binlerce soru binlerce anılarla gidiyordu. Aklı bir-birine karışmıştı. Bir yandan korkuyor, bir yandansa aklındakilerle savaşıyordu. Aniden bisikletin kontrolunu kaybetti. Hızlı bir şekilde yere çarpıldı. O kadar kötü yaralandı ki, ayağa kalkmağa hali bile kalmadı. İyi ki Ho en zor anlarda bile çok iyi çözümleri olan biriydi. Hemen telefonunu alıb en yakın arkadaşı Geonu'nu aradı ve dedi:
-Geonu? Beni duya biliyor musun?
-Tabi Ho. Noldu? Sesin çok kötü geliyor. Noldu?
-Seoul tünelinin içindeyim. Hızla yere çarpıldım.
-Ne? Ama orası hasarlı değil mi? Hemen çık ordan Ho! Oraya nasıl girdin sen? Sen bekle ben hemen geliyorum..
-Geonu.. Wonho'nun evini tanıyor musun?
-Tanıyorum. Tanıyorum da şimdi onu boş ver sen..
-Hemen oraya git! Kız kardeşim Howa orada! Onu ne yapıb edib çıkar ordan. Lütfen çabuk ol! Kırmızı bereli bir kız Wonho'nun evine varmamış git Howa'yı çıkar ordan. Howa buna kolayca razı olmaz biliyorum ama..
-Ho? Ho?
-Buradayım Geonu.. Git ve onu çıkar. Çabuk ol. Ama en önemlisi benim hakkımda ona hiç bir şey söyleme
- Ama sen ordan nasıl çıkarsın? Aklını mı kaçırdın?
-Ben bir yol bulucam sen Howa'yla ilgilen. Lütfen çabuk ol! Lütfen!..
-T-tamam.. Ama onu nasıl ikna ederim?
-Annemi ara!
-Ne? Neden?
-Ona Ho ne yaptığını biliyor de. Annem bana her zaman inanır! Ona.. O-ona
-Ho.. İyi değilsin sen..
-Ona hasta numarası yapmasını söyle. Böylece Howa'yı eve rahatca götürmek için bir bahanen olur Geonu!
-Peki Ho! Daha sonra sana yardıma gelicem. Korkma sen.
Ho telefonu kapattı. Gözlerini karşıdaki "next(çıkış)" yazısına dikti. Ayağa kalktı. Zorla yürüdü ve tünelden çıkmağa çalıştı. Bunun ne kadar riskli olduğunu kendisi de biliyordu. Her an tünel toprak kaymaları nedeniyle çöke bilirdi.
(Sangdoklar mahallesi)
Törenin başlamasına bir saat kalmıştı. Her kes son aşamaları tamamlıyordu. Bu zaman Geonu içeri girdi ve Howa'nın yanına geldi. Telaşla dedi:
-Howa?
Howa şaşkın halde dedi:
-Hm? Pardon kimsiniz?
-Be-ben Ho'nun arkadaşıyım.
-Ah, yine mi? Ona eve gitmeyeceğimi söyledim!
-Hayır hayır şey beni anneniz yolladı. Evet anneniz!
-Annem mi?
-E-evet!
-Noldu anneme?
-O iyi değil. Hemen gitmeliyiz.
-Ne? Anneme bir şey mi oldu? Noldu ona?
-O..
-...
-kendini iyi hiss etmiyor. Babanız bay Kim beni yol da gördü ve size haber vermemi söyledi.
Howa hemen montunu giydi ve dışarı çıktı.
Geonu hemen Ho'yu aradı. Ama Ho cecap vermiyordu. O hemen bisikletine bindi ve Seoul tüneline doğru yola koyuldu. Mahalleden tünele çok az yol vardı. Tünelin girişinde bir kaç tane polis gördü ve hemen onlara sordu:
-Bayım? Bayım.. İki dakikanızı alıcam. Lütfen beni dinleyin. Lütfen..
-Ne var çocuk? Gir burdan. Burda durman bile tehlikeli!
-Bayım arkadaşım! Arkadaşım tünelin içinde! Ona yardım edin lütfen.
-Ne diyorsun sen? Bu eşek şakası falan mı? Ha? Git burdan!
Bu zaman Ho bilincsiz halde tünelden kendini dışarı attı.
Geonu bisikletini yere atıb hemen Ho'nun yanına koştu. Ho'nun böbreği kötü bir hasar almış gibiydi. Konuşamıyordu bile. Geonu hemen online taksi sifariş verdi. Taksi gelene kadar Ho'nun kafasını bacaklarının üstüne koydu. Ho ayağa kalkmağa çalışdı ama Geonu ona bağırarak dedi:
-Ne yapıyorsun sen? Kalkamazsın! Herhangi bir yerinde kanama ola bilir. Çok kötü düşmüşsün! Biraz daha bekle hastaneye gidelim.
-Howa...
-Ha? Ah evet Howa güvende! Evine yolladım. Hemen eve gitti. Onun için endişe etme sen..
-Geonu?
-Söyle Ho..
-Geonu..
-...
-Hastaneye gitmeyelim.
-Ne? Ho çok kötü haldesin!
-Sadece bisikletten düştüm.
-Ama bu halde ne yaparsın?
-...
-Bize gidelim! Evet! Hiç olmazsa bunu kabul et.. Evdekileri arayıb bu gün ve ya bir kaç gün burda kalıcak diyelim. Ne dersin?
-Olmaz! Howa Daeyon'u görmemeli.. Onu görmemeli!
-Tamam görmeyecek. Ben Howa'nın onu görmesini engellerim. Olur mu?
-...
-Hadi Ho. Sen yoksa bana inanmıyor musun? Hm?
-Sana kendimden..kendimden daha çok güveniyorum. Endişeliyim sadece.. Benim bu yaralarım bir kaç güne iyileşe bilir ama.. Ama Howa'nın yıllardır koruduğu yarasına bıçak saplamaları..ah bunu tarif bile edemem Geonu!
-...
-Ah Ho! Bu halde bile Howa'yı düşünmekten vazgeçmiyorsun.
-...
Bu zaman taksi geldi ve onlar binip gittiler.
(Dakseng vilayeti)Howa telaşla eve geldi. İçeriye annesinin odasına girdi. Annesi yatakta uzanmışdı. Howa'yı görünce dedi:
-Ah kızım geldin mi? Şurdan biraz bana su vere bilir misin?
Howa bir sebebden yerinde donup kalmıştı. Sanki unuttuğu bir anısı gelmişti aklına. Yavaş-yavaş annesine doğru geldi. Ona su verdi. Saçlarını okşayarak dedi:
-İyi misin annem?
-... İyiyim kızım iyiyim.
-Tansiyonun mu düşdü? Noldu sana?
-Merak etme şimdi daha iyiyim kızım. Sadece sabah yemek yemedim o yüzden olmuşdur.
-...
-Sen nasılsın?
-...
-Kızım? Noldu?
-Ha? Hiç. Hiç bir şey olmadı. Anne?
-Söyle kızım.
-İyiysen ben cenazeye gide bilir miyim?
-Hayır!
-?
-Yani iyi değilim pek. Burda yanımda olsan olmaz mı?
-Tabii. Yanındayım anne yanındayım. Peki, Ho abim? O eve gelmedi mi?
-Ha? Ho mu? Şey o arkadaşında kalıcak bir kaç gün.
-Ne? Ama neden? Ve bana neden haber vermedi ki?
-Bana da arkadaşı haber verdi. Orda kalıcakmış sadece bunu söyledi.
-Anne arama yapıp hemen gelicem.
-Olur kızım.
Howa Ho'yu aramak istedikte Wonho onu aradı. Howa hemen telefonu açtı ve dedi:
-Wonho?
-Alo? Howa? Sen nerdesin? Çalışanlardan biri gittiğini söyledi. Neden gittin?
-Annem rahatsızlandı. Çok üzgünüm. Seni yalnız bırakmak istememiştim.
-Hayır hayır her şey yolunda. Merak etme. Annenle ilgilen sen. Yine de bu gün çok yardımcı oldun. Teşekkür ederim!
-Ne demek.. Kim olsa aynısını yapardı.
Yardım ede bildiysem ne mutlu bana. Şimdi telefonu kapatmam gerek. Ama daha sonra yeniden konuşalım.
-Peki.
-Hoşçakal ve kendini fazla yıpratma.
-Tamam sen ne dersen o.
-... Güle-güle
-Güle-güle.
Howa telefonu yeni kapatmıştı ki, yoldan geçen bir dilenci Howa'nın ayağına yapıştı ve yalvarmağa başladı:
-Kızım lütfen biraz para ver. Lütfen. Siz istediğiniz gibi yaşıyorsunuz ama lütfen bana yardım et.
Howa telaşla cebindeki tüm parayı eli eserek kadına uzattı. Kadın parayı kapıb dedi:
-Git! Git canını kurtar! Git! Birazdan fırtına olucak hadi koş git.
Kadın arkasına dönüb uzaklaştı. Howa yolunda ortasında dikilip kaldı. Bu olanlar ona bir şey hatırlatmıştı:
[-Howa kızım kaç uzaklaş! Git burdan! Uçağa binene kadar vaktin var. Koş uzaklaş. Kızım bak beni dinle be-ben asla seni Daeyon'dan ayırmadım. Buna sadece mecbur edildim. Tamam mı meleğim? Annen.. Annen seni hep sevdi hep de sevicek. Bunu bunu unutma. Sakın unutma! Şimdi Git! Baban gelmeden önce git!
Howa kapıdan dışarı çıkmak istedikte babası içeriye girdi ve küçük Howa'ya sert bir tokat attı. Ve Howa yere düşüb, kafasını sert bir şekilde yere vurdu. Gözlerini açdıkta, çok gecdi. O.. uçaktaydı.]
Howa hemrn Ho'yu aradı. Ama her seferinde sekreter çıkıyordu. Çaresi kesilen Howa Ho'ya sesli mesaj yolladı.
-Ho.. Ho lütfen telefonu aç! Ben.. Ben bir şey hatırladım! Lütfen telefona bak.. Lütfen..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm'ün aşkı
Mystery / ThrillerAşkın asla ölümsüz olmadığının kanıtı burda yer alıyor..