Bu olanlar ona çok ağır gelmişti. Kendini toparladı. Howa'nın çenesinden tutup, yavaş ve hafifce kendine çevirdi. Howa gözleri dolmuş halde Ho'ya baktı. Ho son kez derinden nefesini alıp, dedi:
-Bu gün..bu gün sabah sana bir şey söyledim..
-...
-Hatırlıyor musun?
-...
-Sana.. "Abiler kardeşlerini dinlemek için vardır!" dedim Howa.. Değil mi?
-Hım..
-Ah.. Peki, sen neden bana tek bir kelme söylemedin? Bana söyle lütfen Howa! Ben.. Ben senin için ideal abi olamadım mı?
-Senin gibi bir abiyi..diğer dünya da arasam bile bulamam Ho! Sadece ben bunu anlatmak için hazır değildim..Sana hikayemin sadece küçük bir kısmını anlatdım.. Bir dizinin fragmanı gibi! Yine de beni aff et!
-Böyle konuşma. Asıl sen beni aff et. Ben bunca yıl içerisinde anlamalıydım! Artık daha düşünceli olucam.. Daha iyi bir abi olmak için çalışıcam. Bunu başarıcam. İnan bana! İnan!..
Bu zaman Ho'ya arama geldi. Kapatdı ve dedi:
-Hemen geri dönücem Howa'm..
-Abi nereye?
-Gelicem!
Ho montunu giyip, hızla dışarı çıktı. Howa'ysa camdan onun arkasınca baktı. Bu zaman babası yani bay Kim içeriye girdi. Howa dedi:
-Baba? Gelmişsin..
-Uzun zamandır ayrıyız. Babana sarılmıyıcak mısın?
Howa küçük bir çocuk gibi bay Kim'e sarıldı. Bay Kim dedi:
-Kızım seninle bir şey konuşmak istiyorum. Gel şuraya oturalım. Gel babanın yanına..
-Tamam baba. Bir şey mi oldu yoksa?
-Büyükannenin sana bıraktığı şirketi yönetmenin vakti geldi diye düşünüyorum.
-Ne? Ama ben bunu nasıl yaparım? Orası sana ait.
-Hayır kızım, hayır.. Orası sen büyüyene kadar bana aitti. Ama artık büyük bir kız oldun. Bunu yapa bilirsin.. Yavaş yavaş alışıcaksın. Yarından başlayarak, her gün 1-2 saat şirkete gelirsin. Sabahlar okuluna gidiceksin. Döndükten sonraysa şirkete..
-Ama yalnız başıma bunu yapamam..
-Hayır, yalnız olmuyucaksın! Ben varım. Her daim yanında olucam. Sen hazır olana kadar hep yanında olucam kızım..
-...
-Artık kanat açıp, uçman gerek! Yoksa, hep korkarsın ve sadece aşağıda kanat açarsın.. Ne demek istediğimi anladın değil mi?
-Evet, baba.
-Güçlü olduğunu biliyorum.. Her şeyin üstesinden bir robot gibi gelirsin sen.
-Bana böyle güvenmen beni çok cesaretlendiriyor baba.. Teşekkür ederim!
-Asıl ben teşekkür ederim.. Hadi biraz dinlen.. Bu arada bana bir kalem ve kağıt vere bilir misin kızım?
-Ha? Yedek kağıtlarım bitdi benim ama Ho abimin çantasından vere bilirim.
Howa çantadan kağıt aldığı zaman yere bükülmüş bir kağıt düşürdü. Elindeki sağlam kağıtı babasına verdi ve babası odadan çıktı. Howa bükülmüş kağıtı açtı ve okumaya başladı:
(Hey, ezik! Akşam bizim mahalle tarafa gel! Bu mektupu senin özel ders aldığın arkadaşınla göndericem. Korkaklık yapma ve gel!
Howa kağıtı yere atıp hızla aşağıya indi. Annesine sordu:
-Anne! Ho! Ho eve geldi mi?
-Ho mu? Ama o odada senin yanında değilmiydi?
-Aman Tanrım! Yo yo olamaz!
Howa Ho'nun numarasını çevirdi. Ama o telefona cevap vermiyordu. Hemen koşarak, dışarı çıktı. Annesi dedi:
-Kızım yağmur yağıyor! Nereye? Howaa...
Howa eli ayağı titreyerek, onu aramaya başladı. Mahalleleri yeni olduğu için hiç bir yeri tanımıyordu. Nereye bakıcağını bilmiyordu. Artık umudunu kaybetmişken, Ho'nun aradığını gördü. Telaşla telefona cevap verdi:
-Alo? Ho?
-Merhaba hanım efendi.
-Kimsin? Sende kimsin? Ho nerde?
-Galiba onu dövmüşler. Telefonunun çaldığını duyunca hemen açtım.
-Nerdesiniz? Hemen geliyorum. Lütfen onu yanlız bırakmayın. Hemen geliyorum.
-Tabii şey biz büyük Şehir okulunun yanındayız.
Howa telefonunu kapatıp, koşmaya başladı. Hemen okul yoluna vardı. Hızlıca etrafa göz gezdirdi. Birinin ona el salladığını gördü. Koşarak onun yanına geldi. Bu o, arayan adamdı. Ho'yu yerde kan içinde görünce, kendini kaybetti. Ayağı çözüldü. O adam hemen gelip, Howa'yı kaldırdı ve dedi:
-Hanım efendi? İyi misiniz? Hemen onunla ilgilenseniz iyi olucak. O iyi gözükmüyor..
Howa hemen onun yanına oturdu ve dedi:
-Bu bu nasıl oldu? Abi? Bayım onu nasıl ne zaman buldunuz?
-Evim bu tarafta. Bende işden dönüyordum. Aniden telefon sesi duydum. Kafamı çevirdiğimde yerde yatıyordu.
Ho aniden dedi:
-Ben...iyiyim!
-Ho? Ho, söyle kim yaptı? Hemen söyle.
-Bu önemli değil.
-Sana söyle dedim! Bunu kim yaptı?!
Ho şaşkın halde Howa'ya baktı. Onu asla böyle sinirli ve telaşlı görmemişti. Howa sözüne devam etti:
-Seni kavgaya çağıran o çocuk kimdi?
-Sen bunu nerden biliyorsun?
-Bunu nerden bildiğimin bir önemi yok. Önemli olan onun kim olduğu.
-....Bu gün okulun girişindeki o çocuklar.. Yeni özel ders arkadaşımla mektup yollamış bana. Buraya gelince bana saldırdı!
Howa hemen babasını aradı ve dedi:
-Alo?
-Evet kızım?
-Hemen hizmetliyle arabamı okulun yanına yolla baba. Çabuk olsun!
-Kızım noluyor? Sorun nedir?
-Acele edin, lütfen..(Telefonu kapatır)
Ho dedi:
-Howa...biraz gözüm acıyor. Başka bir şey yok. Endişelenme..
-Şu an ciddi olamazsın abi. Neden bana haber vermedin? Ya, o adam seni bulmasaydı?
-Sen iyi değildin.. Ve hala iyi değilsin.. Bu yüzden sana söylemek istemedim.
-...Canın
-...
-Canın çok mu acıyor? Hm?
-Hayır, hayır iyiyim ben :)
-Sende yalan söylemeyi beceremiyorsun abi..
Bu zaman hizmetli arabayı getirdi. Ho'yu yavaşca arabaya bindirdiler. Arabayı Howa kendisi kullanmaya başladı. Yol kenarında bu sabah gördükleri ve Ho'ya saldıran o çocuğu gördü. Yanların da Wonho da vardı. O, arkadaşlarıyla durmuş bir şey konuşuyordu. Howa aniden arabayı tam yolun ortasında durdurdu. Ve dedi:
-Onlar mı?
Ho şaşkın halde sordu:
-Ne? Kimler
-Yan tarafta sohbet eden çocuklar onlar mı?
-Howa sür arabayı. Onlara bulaşma.
-Onlar mı?
-....Howa sana...
-Sana "onlar mı?" dedim!
-...Biri dışında evet..
Howa arabadan indi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm'ün aşkı
Mystery / ThrillerAşkın asla ölümsüz olmadığının kanıtı burda yer alıyor..