Howa elindeki bilekliğe baktı. Daha sonra arkasına baktı. Ho büyük bir sevincle yıldızları seyrediyor ve fotolarını çekiyordu. Bu zaman Wonho telefonda dedi:
-Howa? Orda mısın?
-Ha? Evet. Evet buradayım..
-Bana söylemen gereken önemli şey vardı. Söyle Howa.
-Ben aslında.. Şey..
-Hm?
-Bu o kadar da önemli değil. Aslında okulda baş başa konuşsak daha iyi olur gibi. Sana da uygunsa yatın konuşalım..
-Yarın okula gelemem..
-Ne? Neden? Sorun nedir?
-Ablamın ölüm yıl dönümü! Yarın o yüzden okula gelemem. Çok üzgünüm.
-Şey, ben yarın yanında olucam o zaman.
-Nasıl?
-Evinize gelicem. Yardım da ederim. Ben bu zor gün de yanında olmak isteyen bir arkadaşım!..
-... Ben teşekkür ederim sana.
-Ben de teşekkür ederim Wonho.. Ben de teşekkür ederim!
Wonho telefonu kapadı. Yere oturdu ve yıldızları seyretmeye başladı.. Kendi-kendine dedi:
-O beni her zaman mutlu etmeğe çalışıyor.. Kusursuz biri..
Daeyon geldi, oturdu ve dedi:
-Kimmiş bakalım o kusursuz kişi?
-(gülümser)
-Ouuu şu gülümsemeye de bakın..
-O, Howa! Onu çok önemsiyorum.
-Onu tarif etsene hadi.
-Mmmm.. Güzel biri.. Beyaz teni var. Konuştuğu zaman çok tatlı oluyor. Uzun siyah saçı var. Onu yeni tanıdlm ama o, her zaman insanlar mutlu olsun istiyor! Eşsiz biri.. Ve
-...
-Güzellik beni var..
-...
-Hani gıdlak var ya onun aşağısın da bir beni var. O bene güzellik beni deniliyor.
-...
-Heyyyy Buda ne? Neden şaşkın halde bakıyorsun?
-Sadece tarif ettiğin o kişiyi, birine çok benzettim. Ama bu imkansız.
-İmkansız olan da ne?
-O kişinin Howa olması!
-O kişi dediğin kim ki?
-Biliyorsun, yıllar önce ailemi kaybettim. Senin arkadaşın Howa'yı kardeşime benzettim sadece.. Ve bu olamaz! Yıllar önce öldü o!
-Hey sakin ol.. Bunun söylemedim ki. Eğer seni kırdıysam aff et.
-Ben eve geçiyorum. Sen izleye davam ede bilirsin.
-Daeyon! Dur! Nereye? Ax bu kız..
(Dalsenk vilayeti)-Hey Ho abi..
-Efendimm?
-Yanıma gelsene. Daha ne kadar foto çekiceksin ki?
-Geldim geldimm..
-Eeee? Nasıl?
-Çok güzeller. Yarın da mı böyle olucak?
-Malesef abi. Sadece yıl da bir defa. O da bu güne denk geliyor.
-Hmm.. Şaşmamalı..
-Nasıl yani?
-En güzel şeyler çok sürmez asla. Ama bu sefer ki çok az. Olsun! Sorun değil.. Gelicek yıl yine burda otutup, onları izleyelim.. Ne dersin?
-Tabi ki abi. Ben de aynı düşünüyorum..
-(gülümser)
-Abi?
-Efendim Howa?
-Yarın Wonho'nun ablasının ölüm yıldönümüymüş.. Orda olacağıma dair ona söz verdim.
-İyi yapmışsın..
-Aslında benimle gelmeni istiyordum.
-Howa biliyorsun ki..
-Biliyorum abi! Wonho'dan hoşlanmıyorsun.. Ama bunu benim için yaptığını düşün.. Orda benim için olucaksın.. Wonho için değil. Hm? Gelir misin? Sadece bir kerelik. Sabah okuldan sonra gidicem. Özel dersinden çıkıp, beni almaya gel. Ordanda Wonho'ya uğrayalım. Tamam mı abi?
-...
-Abi?
-Peki Howa ama bunu unutma ki bunu sadece senin için yapıyorum.
-Teşekkür ederim abi.. Çok teşekkür ederim..
-(Gülümser) Rica ederim.. Rica ederim...
(Yarın sabah saat 8)
(Sangdoklar mahallesi)
-Wonho? Oğlum kalk..
Annesi Wonho'nun odasına girince pek de mutlu ve hoş karşılanmadı. Wonho tüm gece uyumamıştı. Gözlerinin üstü ve altı şişmiş, içi kızarmıştı. Annesini görünce hiç bir şey olmamış gibi gülümseyerek dedi:
-Anne? Günaydın..
-Oğlum..
-Anne hazırlıklara başlandı değil mi?
-Wonho sen..
-Töreni yan salonda yapacağız biliyorsun değil mi? Ben gidip ablamın fotoğrafını çerçiveletdiririm..
-W-wonho..
-Biliyorsun, her yıl büyük ölçü de yapmamızı istiyorlar. Sen merak etme anne kusursuz olucak her şey! Ben elimden gelenin en iyisini yapıcam. Tören için abla'mın küllerini getirmeyi unutma anne.. Onları nerde sakladığımı çok iyi biliyorsun.
-Oğlum beni biraz dinle..
-Anne sana söyledim.. Her şey yolunda! Hiç bir kusurumuz yok.. Her şeyi günlerdir en kusursuz şekilde ayarladım ben!
-Endişem ablanın ölüm yıldönümü için değil!
Wonho aniden susdu. Annesi sözüne davam etti:
-Her şeyi kusursuz yaptığını biliyorum ve bundan o kadar eminim ki asla yaptığın işlerin ardından "doğru mu yaptı yanlış mı yaptı" diye gelip kontrol etmiyorum!
-...
-endişem sensin.. Başka bir olay değil oğlum.. Kaç gündür sen benim...benim oğlum gibi değilsin! Noldu sana? Her yıl bu töreni yapıyoruz.. Her yıl her kes üzgün oluyor ve..
-Ya sonra?
Wonho gözleri dolmuş halde annesinin karşısına dikildi ve dedi:
-Ya sonra anne? Her yıl aynı gün aynı saat üzülüyorsunuz.. ya sonra?
-Oğlum..
-Anne!..
-...
-Ertesi gün pikniğe, plaja, seyahete, keyif sürmeğe başlıyorsunuz.. Biri öldüğü zaman bu mu yapılır? Bu ne kadar acımasızca?
-...
-Bunu söylediğim için senden aff diliyorum ama bir anlığına öldüğünü düşün! Ve ablamın ona yaptığınız haraketi size yaptığını hayal et.. Bu gün senin ölümünü acı ile anıyoruz ve ertesi gün dün sıradan *** günmüş gibi hayatımıza davam ediyoruz.. Eğleniyoruz! Geziyoruz! Gülüyoruz!.. Şimdi sana soruyorum anne; ruhun mutlu mu? O... o... mutlu mu?
-....
-İşte beni şimdi anladın! Bunu nerden anladığımı da biliyorsun.. Sen her zaman haklı olduğun konularda kendini savunmayı çok seviyorsun değil mi? Ama şimdi..
Wonho ablasının fotosunu aldı dışarı çıkmak istedikte, bacakları bir birine dolaştı. O kaç gündür yemek yemiyordu. Bu olayların stresi onu daha da bitkin yapmıştı. Annesi ona yardım etmek istedikte, kendisi kalktı ve sakince aşağı kata indi. Montunu aldı. Tam kapıyı açtı, dışarı çıkacakken, yeniden bacakları kendini tutamadı. Çamura düşecekken Howa'nın kollarına düştü. Howa okula gitmeden önce Wonho'ya uğrayıp, nasıl olduğunu bilmek için gelmişti. Ama aniden Wonho'yu kollarında görünce şaşkın halde yerinde donub kaldı. Kendini toparlayıb telaşla Wonho'yu kaldırdı ve dedi:
-Wonho? Wonhoo.. Noldu sana? İyi...iyi misin?
Wonho'nun dünden beri birikmiş gözyaşları kendini daha fazla tutamadı. Howa onun gözyaşlarını sildi ve dedi:
-Wonho... Ağlama Lütfen..
-Howa?
-...
-Neden...neden beni anlamıyorlar? Beni anlamıyorlar!.. Anlamıyorlar... Ne yapmalıyım? Ne?.. Anlamaları için tüm yollara el attım. Ama olmuyor. Bunu ne zaman başara bileceğimi bilmiyorum artık! Lanet olsun ki bilmiyorum!..
Howa kendi gözyaşlarını sildi Wonho'ya sarıldı. Bu acı Howa için yeni değildi.. Wonho'nun nasıl hiss ettiyini Howa'dan başka hiç kimse anlayamazdı. Onunla arasında tek bir fark vardı. Wonho erkek, Howa'ysa kızdı. Yeniden Wonho'nun gözyaşlarını sildi ve dedi:
-Ablan için güçlü olman gerek.. Bunu biliyorsun değil mi? Ablan..
-...
-seni bu halde görmek ister miydi? Bir düşün.. Onun tek güc kaynağı olduğunu düşün. İnsan güc kaynağının böyle ağlamasını görmek ister mi hiç? Sana ağlama demiyorum.. Ağlaman gerek. Ama şimdi değil.. Şimdi gücsüz düşersen, ne olur? Birazdan abla'nın ruhu seni görmeğe gelicek.. Hadi kalk ayağa. Onun için kendini topla. Sadece onun için bunu yap!..
Wonho gözyaşlarını sildi ve dedi:
-Bani anlayan tek kişi olduğun için teşekkür ederim... Teşekkür ederim!
Howa Wonho'nun kolundan tutdu ve uzun yolun en başında yürümeğe başladılar..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm'ün aşkı
Mystery / ThrillerAşkın asla ölümsüz olmadığının kanıtı burda yer alıyor..