Ben Aslında Yohum

227 36 45
                                    

Reklamlar bitti. Eee ne ettiniz o esnada. Öhm her neyse.

Herkes ben ve Sirius'a bakarken ben kıkırdayarak elimi indirdim. Ellerimi belime yerleştirip güldüm.

"Şimdi siz inanmazsanız falan. Kendimi kanıtliyim de beni hiç deli sanmayın."

Pekala nasıl öğretildiğini iyi izlediğimden yapabilirdim her halde. Elimi kaldırdım ve parmağımı şıklattım. Sağ ve solumda iki portal açılırken ben her şeyi biliyorum bakışı atarak elimi bir portaldan geçirip diğerinden çıkardım. Daha sonra elimi geri çektim ve gülümseyerek bana şaşkınca bakan dört çif göze baktım. Hehe çok eğleniyom.

"Her neyse bu kadar yeter. Elbet beni aranıza alın diyemem. Ben işimi uzaktan halledip size ayak bağı olmayacak biriyim."

Ters psikoloji uygulamak belki işe yarar. Gülümsedim ve arkamı dönerek kaleye yürümeye başladım. Muhtemelen beni araştıracaklardı. Ama ben bir şey fark ettim... LAN PETER AJAN OLACAKTI BENİ ÖĞRENDİ. Huu tamam sakinim. Planı hatırla planı hatırla.

Yavaşça yürüyerek kaleye girdim. Nasıl gidecektim yatakhaneye? Ya aslında giderim belki. Hadi bakam deneyem.

Seke seke etrafta yürürken önüme çıkan beyaz saçlı Lucius ile korkarak geri çekildim. Bu sırada o da bana anlamayarak bakıyordu. Beni bir süzdü sonra yüzüme baktı yüzünü ekşirterek.

"Sen de kimsin?"

"Asıl sen kimsin?"

Ben bu adamı asla tanımıyorum. Almiyim canım sağ ol.

"Beni nasıl tanımaz"

"İlk olarak seni tanımamla ilgili bir kural yok. İkinci olarak iyi ki seni tanımıyorum. Görüşürüz."

Yanından hızlıca yürüyerek uzaklaşırken aklımdan sövdüğünü duyuyordum elbet. Yüzümde bir gülümseme oluşsa da bir hemen kendime geldim.

Hala kayıp iken en sonunda bir Gryffindor öğrencisi buldum ve onu takip ederek ortak salona girdim. Zaferimi tam kutlayacakken bana bakan dört çift göz sinirimi bozmuştu bile. Onları umursamazken birine çarpıp hafif yalpalamıştım.

"Özür dilerim."

Benim bile duyamayacağım bir sesle söylemiştim bunu. Başımı kaldırıp karşımdakine baktığımda sadece gözlerimi kırpıştırdım. Kızıl saçlar, ela gözler hafif çilli bir yüz. Yoksa... LİLY!

"Sorun değil. Ben de dikkatsizdim."

Hafif gülerek demişti bunu. Böyle yapmasına karşı ben de kıkırdarken. O ise beni süzüyordu.

"Şey, seni ilkkez görüyorum... Yeni misin?"

Başımı hızla aşağa yukarı sallarken o ise elini uzattı. Ben ilk bön bön bakarken ben de elimi uzattıp elini sıktım.

"Lily Evans."

"Tolunay Güneş."

"Ne kadar garip bir ismin var."

"Ah buralı değilim. Daha çok Türk tarafındanım."

"Aaaaa duymuştum bir kere ama bilgim yok."

Biz böyle sohbetimize devam ederken. Gelen öksürük sesiyle ikimizde anlamayarak başımızı çevirdik. Bize bakan James ve Sirius bir şey bekliyormuş gibiydiler. Onlara ne var der gibi bakarken James söze girdi.

"Zambağım neden bi-"

"Potter sana kaç kere söyledim. Bana öyle seslenme!"

Aaaa ayıp ama çok ayıp. Kınıyorum seni Lily. Ben onların tartışmasını izlerken kolumdan dürtülmemle başımı çevirdim. Sirius bana gözlerini kısmış bakıyordu.

"Sen benle gelsene bi"

Beni kolumdan tuttu ve sürüklemeye başladı.

"Ben de yürüyebilirim."

"Umrumda değil."

Sonunda beni bıraktı. Koridorda karşıma geçmiş duruyordu. Ben de duvara yaslandım. Kollarımı göğsümde birleştirdim ve ona anlamayarak bakmaya başladım.

"Şimdi... Bunu tek olarak konuşmalıyız diye düşündüm. Bak... Seni bu işe bulaştırmak istemiyoruz. Ondan ne olacaksa söyle bana ben hallederim."

Cidden salak mı acaba diye düşünürken başımı iki yana salladım.

"Bunu yapamam. Olacakları anlık görürüm ve ona göre hareket ederim. Normalde bunu yapmam evrem yasalarına aykırı ama yapmak zorumdaymışım. Sen ne kadar istemesen de ve beni geri itsen de ben geri geleceğim Sirius."

Esnedim istemsizce. Biraz gerindim ve ona baktım.

"Ben de istemezdim böyle olmasını ama olmak zorundaymış. Şimdi izninle uyuyacağım. Çünkü çok yorgunum."

İşte o an... O an soğuk bakışlı Sirius Black'i gördüm. Pekala... Sexy olabilir ama konumuz bu değil.

"Arkadaşlarıma ve bana eğer bir şey yaparsan seni doğduğuna pişmam ederim."

Sinirle gülümserken ben de gözlerimi ona diktim.

"Eğer işime bulaşırsan ben de seni pişman ederim. Senin şovalyen olabilirim ama bu yanında olacağım anlamına gelmiyor. Şimdi izninle."

Duvardan uzaklaştım ve onun omzuna çarparak yanından geçip gittim. Gıcık kendini bir şey sanıyor. Etrafa bakmadan hızlıca yatakhaneye çıkarken bir yandan yandaki isimlere bakıyordum. En sonunda buldum. İsimleri okurken Lily'ide görünce gülümsedim. Odaya girdim. Yatağın üzerinde kıyafetler olan yatağa yöneldim. Anlamayarak bakarken üzerindeki notu elime aldım.

"Senin için eşyalarını toplayıp oraya getirdim. Okul eşyalarını da şirket fonundan aldım. Para konusunda merak etme. Sandığının içinde bir zarf var orada para bıraktım. Eğer bir sorun olursa uyuduğunda elbet ben gelirim. Yarın Profesör Dumledore'un odasına uğra. Seninle görüşmek istiyordu. Kendine dikkat et.

                Senle aynı yaşta olan yoldaşın"

İstemsizce gülümserken yatağa oturdum. Kendimi geriye doğru attım ve sırtımı yatakla buluşturdum. Gülümseyerek tavana bakarken gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım. İşte hayatı buldum.

Delilik/Çapulcular/Askıya AlındıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin