Sizi seviyorum...
Ölünce sevilmek, ölünce çiçek almak, ölünce hatırlanmak... Neden herşey tam sonundayken aklımıza dank ediyor? Aslında bunları olacaklarını hepimiz biliyor ama erteliyoruz. Özlüyoruz erteliyoruz, seviyoruz erteliyoruz... Ama istemediğimiz halde atan kalbi durduramıyoruz...
Elini toprağın üstünde gezdirdi genç oğlan, göz altları uykusuzluktan ve ağlamaktan morarmış haldeydi. Sevdiğinin adı yazılı olan mezar taşına baktı
Park Jimin
Gözleri bir kez daha doldu. Gökyüzünden düşen yağmur damlaları sevdiği adama ait olan toprağa bulaşıp cennet kokusu yayıyordu.
"Yakışmıyor..." diye fısıldadı
"Senin adın mezar taşına yakışmıyor Jimin." göz yaşları akmaya başladığında yüzünün yan tarafını toprağa yaslayıp sarıldı Jimin'e. Canı yanıyordu, iki aydır yüreğinde taşıyordu bu kor ateşi. Gece karanlığında yağmur damlalarıyla parlayan mezar taşına bakarak ağlamaya devam etti.
" Bugün okula gittim eşyalarını almak için" Sesi ağlamaktan artık kısılmıştı, son gücüyle konuşmasına rağmen fısıltı gibi çıkıyordu.
"Sen varsın Jimin, heryerde sen varsın. Koridorda sen varsın, kantinde sen varsın, sınıfta sen varsın... Buraya gelmeden bekledim seni o koridorda." ağlamaları hıçkırığa dönüşmüştü. Her gün, her gece olduğu gibi aynı yerde.
"Gelip bana gülümsemeni, Namjoon hyung bişey anlatırken onu dinlemeden beni izlemeni bekledim. Ama sen değil karanlık vardı Jimin."
"Her işime burnunu sokmanı özledim."
"Cennet kokunu özledim"
"Vişne kokan dudaklarını"
"Şen kahkahanı"
"Çarpık dişini özledim Jimin..."
"Seni özledim çık gel" elleriyle toprağı sıktı
"Ben yatayım o soğuk yerde çık gel sen."
"Cezam sensizlikse razıyım buna, yeterki o karanlıktan çık... Özür dilerim, özür dilerim, özür dilerim." yasladığı topraktan başını kaldırıp göğe baktı. Yağmur damlaları hızını arttırmış onu sırıl sıklam ederken o gök yüzüne bakmaya devam etti.
"Tanrım... Bu sefer al canımı" diye haykırdı ve gök gürledi
"Üzgünüm, üzgünüm, üzgünüm" haykırışları sürerken dizleri üzerinde ilerleyip mezar taşına sarıldı. Acı boğazında tıkılıp kalırken nefes almasını zorladı. Saatlerce mezar taşına sarılarak ağladı. Hıçkırıkları iç çekişlerine dönene kadar sarıldı soğuk taşa... Ölülerin arasındaydı ama ölüden bir farkı yoktu. Gözlerine uyku çökmüştü ağır ağır kırpıştırdı. Son göz damlası usulca kirpiklerinden ayrılıp toprağa düştü.
"Felix iyileşiyor çocuklarla birlikte. Sana kalan hisselerin yarısını tedavi olmak için parası olmayan çocuklara, yarısınıda evsiz çocuklara yuva yaptık. Senin çocuk olmana izin vermediler Jimin. Başkalarının çocukluğu ölmesin diye yaptık" burnunu çekti artık dermanı kalmamıştı.
"Namjoon hyung delirmemek için her dakika kitap okuyup müzelere gidiyor, Hoseok saatlerce bitkin düşüp bayılana kadar dans ediyor, Jungkook.." boğazına tekrar yumru oturdu. Kuruyan göz bebekleri tekrar ıslanmıştı. Gökyüzünde yıldırımlar çarpışırken Taehyung'un gözlerinde kanlı olanlarından çarpışıyordu." Jungkook... Muzlu süt içmiyor, o ölmüş gibi. Sen gidince kendinle beraber dört ruhunda götürün Jimin..."
Sonra gülmeye başladı asıl deliren oydu.
"Bana karşı bişey hissettiğini anladığımda sana bilerek yakınlaşmıştım, ve seni hıçkırık tutmuştu, yavru köpek gibi bakıyordun bana" gülüşleri solduğunda göz yaşları akmaya devam etti.
"Gülüşünü özledim Min... Sana ait olmayı özledim ve bugün ayrı kaldığımız son gün" gülümsedi. Alnını mezar taşına yasladı. Gözlerini kapatıp yağmur ile toprak karışımı kokuyu içine çekti.
Gök gürledi ortalık aydınlandı
"Bugün son Nisan yağmuru yağıyor..."
"Bu son yağmur beni sana getirecek Jimin. İlk gün nasıl bana ait olduysan bu yağmur eşlik etti bize. Şimdi ben sana ait olurken yine bize eşlik etmeye devam edecek."
"Sen Parkın değil, yağmurun çocuğusun Jimin."
Son kez baktı etrafına, yeri inelten şimşeklere baktı, sonra gözlerini aşık olduğu adamın mezar taşına indirdi. Ardından belinde ki silahı alıp kalbinin üzerine yerleştirdi. Mezar taşından gözlerini ayırmadan namluya bastı.
Gök gürledi... Ortalık aydınlanmadı.
Boş mezarlıkta kurşun sesi yankılanırken bedeni sevgilisinin mezarına devrildi. Acıyla inlemedi, gülümsedi. Sevdiğine kavuşmanın heyecanı ile gülümsedi. Ve gözlerini kapattı, huzur buydu...
☘️☘️☘️
Gözlerini açtı esmer çocuk.
Karşısında ona gülümseyerek bakan Jimin'i görünce oda gülümsedi. Ona doğru ilerlediğini güneşi güşününde saklayan çocukta ona doğru ilerleyip sıkıca sarıldı. Geri çekildiklerinde Taehyung ağlamak istedi ama yapamadı.
Sarı saçlı çocuk Taehyung'un yanaklarına elini koyup gülümsemeye devam etti."Burda acı yok Taehyung"
"Burda o adam yok"
"Burda morluklar yok"
"İzler"
"Kemer"
"Nefret"
"Kötülük"
"Göz yaşı yok"
Taehyung gülümseyerek baktı Jimine. Sevdiği adama tekrar sarıldı. Belki diğer dünyada değil ama bu dünyada mutlu olucaklardı. Sevenlerinin kalbinde mutlu olucaklardı ve onalrı bekleyeceklerdi. Dünya çocuklar için cehennemdi.
"Seni seviyorum" dedi Taehyung Jimin'in gözlerinin içine bakarak.
"Seni seviyorum" dedi Jimin... Ve tanrı onların mutlu olmalarına izin vermişti.
Özür dilerim... Gerçekten angst yazmak istemedim ama bir anda parmaklarım bunları tuşladı. Bu süre boyunca yanımda oldunuz size teşekkür ederim. Black kitabımın sonuna geldik . Karanlık tünelin sonunda hep bir aydınlık vardır. Sevin, sizi sevenleri sevin,çünkü günün sonunda sevdikleriniz değil sizi sevenler yanınızda oluyor. Ölmelerini beklemeden sarılın onlara, öpün onları. Sizi seviyorum. Bir başka Vmin ficinde görüşmem üzere.