11. Bölüm

87 15 0
                                    

Buraya geldiğimden beri kendimi normal bir kız olmaya adamıştım. Karanlıktaki beyaz ışığın olmak ihtimali kadar azdı belki de. Birine olan benzerliğim yüzünden yargılanmak, önemsenmek ve nefret edilmek berbat bir duyguydu. Kim bilebilirdi ki kötü olan bir kıza benzeyeceği mi? Ya da benzediğim kızdan hoşlananların kötü olduğunu?

Geldiğimden bu zamana kadar değiştiğimi fark edebiliyordum ama bunun bu kadar kısa bir sürede olabileceğini hiçbir zaman tahmin etmiyordum.Şimdi ise Duman ikizlerinden olan bir adet Can ile karşı karşıyaydım. Omzumu kavrayan ellerinin sıcaklığını formamın varlığına rağmen hissediyordum .

''Ne yaptığını sanıyorsun sen!'' diye bağırdığımda omzumdaki ellerini daha fazla sıkmaya başladı. Sinirlenmiştim. Varlığını hissettiğim ellerini çekmesini istemesem de şuan o ellerin orada olmamalıydı. ''Çek şu ellerini omzumdan!'' omzumdaki ellerini gevşetmişti ama ellerini çekmemişti. Ben ondan uzaklaşmak için her ne kadar çelimsiz ellerimi çekmeye çalışsam da Can'ın sert ve kararlılığını bozmayan duruşu bozulmamıştı.

''Normal bir kız mı olmak istiyordun sen? Saçmalık! Asla olamayacaksın. Çünkü sen normal olmak için doğmamışsın. Fark et artık şunu. Eğer gelmeseydim Aslıya ne yapacaktın acaba?'' doğru söylüyordu. Her kelimesi doğruydu. Ben ne kadar normal olmak istiyorsam iki katı kadar normal değildim ve bu benim hiçbir zaman normal olmayacağım anlamına geliyordu.

Aslıya karşı her zaman gözlerimden sinirim, nefretim okunuyordu. Eski okulumda da normal değildim ama bu kadar da sinirli ya da nefret dolu birisi değildim. Ama Aslı yapmadığım bir şeyi üzerime yıkmıştı. Bunu cezasız bırakamazdım. Buraya gelmeden önce son kez Aras sokağında bir kız paramı almıştı. Onun gözünden soğukluğu görebiliyordum ve artık o soğukluğu kendimde de hissediyordum. Ama ben kötü biri değildim. Sadece biraz daha sinirliydim. Değişmiştim ama kendi benliğimi hiç kaybetmemiştim. Her ne kadar sinirli davransam da sonrasında hep pişman olan birisiydim. Ama Aslıya karşı asla pişman olmayacaktım.

''Yapmadığım bir şeyi üzerime yıktı o. Sence cezasız kalmalı mıydı? Bence kalmamalı! Ve onun cezasını ben keseceğim,'' Can'ın yüzüne bakamıyordum. Bakmak istemiyordum. Ona ve ikizine her baktığımda Selin'e git gide benzediğimi fark ediyordum. Karanlığımı görüyordum. Işık bekleyen karanlığımı

.Omzumu tutan gevşek ellerini serbest bıraktı. Gitmek için yeltendim ama bu sefer beni bileklerimden yakaladı.''Selin'e benzemene izin vermeyeceğin Defne. Ona benzemeyeceksin,'' bakışlarımı ona çevirdim ve bütün soğukluğumla konuşmaya çalıştım.

''Bitti mi?'' kahretsin sesimi soğuk çıkarayım derken titretmiş ve ağlıyor hissi vermiştim. Artık ağlamak yok. Kendimi tutmayı ve ağlamamayı öğrenmeliyim.Ağlaman zayıflıktı değil mi? Kendimi tutmalı ve ağlamayı bir kenara bırakmalıydım.

''Bitti.'' dedi ve bileğimdeki ellerini serbest bıraktı. ''Kimsenin yardımına ihtiyacım yok benim.'' dedim ve sinirli bir şekilde yanından ayrıldım.

Koridorda bir kaç öğrenci vardı ve hepsi bize şaşırmış gözlerle bakıyordu. Ben ise bakışlarımı önüme sabitlemiş, koridorda yürüyordum. Gizem'i bulmayı ümit ediyordum sadece. Birkaç adım attıktan sonra Gizem karşıma çıktı.''Defne! İyi misin? Neden ağlıyorsun?'' ağlamak mı? Ne ağlaması? Ellerimi yanaklarıma götürdüm ve ıslaklığı hissettim. Cidden ağlıyordum. Fark etmeden, sessizce ağlıyordum.

''İyi değilim. İyi değilim.'' dedim kafamı sağa sola sallayarak. Kesinlikle iyi değildim. Geldiğimden beri iyi değildim.''Gel seninle bahçeye inip oturalım orada anlat ne olduğunu.'' dediğinde zilin çalmasına az kaldığını fark ettim. Şuan bahçeye çıkarsak derse giremeyecektim ve edebiyat dersini kaçıracaktım.

Sadece sevmiştim...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin