12. Bölüm

94 16 0
                                    

Duvarların ardındaki bana seslenmeye çalışan o garip sesin kulaklarımı doldurmasına izin veriyordum. Düşüncelerimin beynimi içten içe yiyip bitirdirdiğini biliyordum. Ama düşünmeden edemiyordum. İnsan evladı ne değişik bir mahluk! Düşünme yetisine sahip olduğu için beynini yakacak derecede düşünüp kendini yoruyor. Her dakika içini kemiren , kalbinin üzerinden bir tır geçercesine sıkıştıran bir düşünce oluyor. Karanlık , dibi olmayan bir kör kuyuda boğuluyor insan. Bazen günlerce, bazen dakikalarca, bazen aylarca... Tek ortak nokta içinden çıkmadığın bir konunun olması. Her düşüncende canını yaksa da düşünmeyi bırakmayışın. Tenini ürpertecek kadar korku , nefret ve acının karışması. Karamsarlık ve fedakarlık. Hepsi farklı, ama hepsi birbirine yakın duygular. Birbirine karışan yoğun karışımın baş ağrısı.

Bunları neden mı anlatıyorum? Kendimi bildim bileli yaptığım tek şey düşünmek! Yalnız kalıp kendimle tartışmak , sinirlerimi yatıştırmak... Kime kızarsam, neye üzülürsem, kendimle baş başa kalıp düşüncelerimle içimi kemiriyorum. Şuan da yaptığım tek şey bu. Şuan düşündüğüm tek konu Can! Bu dengesiz tavırlarıyla beni sinir ediyor ve kırıyor farkında olarak. Ve beni bu dengesizlikleri daha da tuhaflaştırıyor. Hatta geçmişte yaşanan olayları bile bana yansıtıyor.

''Yine mi buradasın?'' bacaklarıma gömdüğüm başımı kaldırıp melodik sesin sahibine baktım. Her nasıl oluyorsa Duman ikizlerinden biri beni üzdüğünde karşıma diğeri çıkıyordu. Biri iyiyken diğeri bir anda kötü olabiliyordu. İkisin de aynı acı olayları yaşamalarına rağmen biri kendini kötü göstermeye, herkesten kaçmaya çabalarken biri her zaman kötü ve yalnızdı. Çabalamaya bile ihtiyacı yoktu belki.

''Sen de buradasın?'' dedim sorarcasına. Piyano sandalyesine oturdu ve piyanoya bakmaya başladı. Ben ise kafamı tekrar bacaklarıma gömdüm.

''Ne oldu? Can mı üzdü seni?'' dediğinde başımı, kaşlarımı kaldırarak ona baktım. ''Doğru tahmin etmişim. Ne yaptı yine?'' Ne mi yaptı? Ne mi yaptı? Önce sırf Selin'e benzediğin için sana bakmam dedi. Sonra aramız düzeldi. Şimdi ise Ekrem Başaran'ın torunu olduğum için suçluyum.

>>> Saat 9.45 <<<

Yine her zaman ki gibi ders bittikten sonra Erk ile sıramızda oturmuş gülüyorduk. İtiraf etmeliyim ki Erk, Gizem ve Egemen beni güldürmeyi biliyorlardı. Hatta hayatımda hiç gülmediğim kadar gülebiliyordum. Ama kulağıma fısıldayan bir ses gülümsememi soldurmuştu.

''Benimle geliyorsun sarışın.'' Aramız şuan ne iyi nede kötü olduğu için karşı çıkmadım. Ayağa kalktığımda Erk kolumdan tuttu. Endişesi gözlerinden belli oluyordu. Fısıldayarak merak etmemesi gerektiğini söyledim. Ama o endişeli gözlerle bana bakmaya devam edip kolumu tutmaktan vazgeçti. Ben de Can'ı takip etmeye başladım. Boş bir sınıf bulduğumuzda beni kolumdan tutup içeriye attı.

''Ah! Acıttın.'' gözlerinden alev saçıyordu sanki. Yine ne olmuştu? Fark etmeden bir şey mi yapmıştım acaba? Gözlerindeki kıvılcım gerçekten gözle görülür derecedeydi. Gittikçe bana yaklaşıyordu. Ben ise ondan kaçıyordum.Ben geri geri ufak adımlar atarken konuşmaya başladı.

''Neden bana Ekrem Başaran'ın torunu olduğunu söylemedin.'' dediğinde neye sinirlendiğini fark etmiştim. Dedeme, benim görmediğim ama şuan ki evinde yaşadığımız dedeme sinirliydi.

''Söyleme gereği duymadım. Hem o kadar önemli değil. Ayrıca sende anlayabilirdin.'' dediğimde iki elini de saçlarına geçirip yüzünü buruşturarak bağırdı.

''Soyad benzerliği sandım. Tahmin etmeliydim. Sonuçta Hakan amcanın kızısın. Bu kadar ayrıntıyı nasıl gözden kaçırdım ben!'' bana dahada yaklaştı fakat gözündeki siniri çözememiştim. Bakışlarımı yere indirdim. Ayrıca dedem ile arasında ne olabilirdi ki?

Sadece sevmiştim...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin