15. Bölüm

98 12 0
                                    

Can arabayı durdurduğunda karanlık bir yere geldik. Can'a nereye geldiğimizi sorarcasına baktım. Benim ona baktığımı fark ettiği anda yüzüme baktı.

''Uçurum kenarı.'' dedi ve sadece bir sokak lambasının aydınlattığı karanlık yeri araba camından işaret etti. Arabadan inmek için bir hamle yaptığı an duraksadı ve bana in işareti yaptı. Kafam güzeldi ama bardaki gibi değildim artık ve şuan ona karşı gelip sinirlenmesini istemiyordum.Dediğini yaptım ve arabadan indim. Dışarısı soğuktu ve benim üzerimde sadece minicik bir elbise vardı. Akıl edip ceket giymemiştim.

Arabanın önüne doğru yürüdüğüm an üşüdüğümü hissettim ve kollarımı göğsümde kavuşturdum. Can bana kısa bir bakış attıktan sonra uçurum kenarına çevirdi güzel gözlerini.

''Üşüdün mü?'' beni düşünüyordu. Üşüdüğümü sormuştu ve bu beni gülümsetmeye yetmişti. Küçük bir gülümsemeden sonra kollarımı birbirine dahada sardım.

''Biraz.'' tekrar bana baktı gözlerini kısarak. Bir şey diyecek gibi oldu fakat sustu. Ama kısa bir suskunluktu bu. ''İyi o zaman üşümeye devam et. O kadar kısa elbise giyersen olacağı buydu.'' yüzümü astım. O kadar yumuşak bir ses tonuyla 'üşüdün mü?' diye sormuştu ki ceketini bana vereceğini bile düşünebilirdim.

Etrafa sessizlik hakim oldu. İkimizde arabaya yaslanmış uçurumu izliyorduk. Loş bir sokak lambası ışığından başka bir şey yoktu. Sessizliği ne ben, ne de Can bozuyorduk. Taki o tanıdık ses kulaklarıma dolana kadar.

''Burada olacağını biliyordum kardeşim.'' Can ve ben aynı anda başımızı sesin geldiği tarafa çevirdik. Sokak lambasının yüzünü hafifçe aydınlattığı adama. Yanımda duran kişinin aynısı olan adama. Saçlarını farklı yöne yatırdıkları için ayırt edebildiğim diğer ikiz de gelmişti.

''Fakat bu kızla burada olacağını düşünmemiştim.''Can bana kısa bir bakış attıktan sonra konuştu.

''Bende senin buraya geleceğini düşünmemiştim kardeşim.'' Kağan kısa bir gülüşün ardından yanımıza gelmek için hareketlendi. Siyah giyinmişti. Ama her zaman giyindiği gibi değil, daha siyahtı bugün. Her zaman giydiği kahverengi deri ceketi bile siyahtı.

Yanımıza geldiğinde beni ortada bırakacak şekilde arabanın önüne geçti ve arabaya yasladı. Artık iki yanımda da ikizler vardı. ''Üşüdün mü sen?'' Kağan endişeli bir şekilde bana baktı. Ben ise bakışlarımı Can'a çevirdim ve gözlerimi kısarak baktım. O da bana alaylı bir bakış attı. Can'ın gözlerinin içine bakarak ''Evet.'' dedim ve bakışlarımı hemen Kağan'a çevirdim. Ceketini çıkarmak için yeltendi.

''Sen üşürsün gerek yok.'' beni dinlemedi ve ceketini çıkarıp bana verdi. Can ise boş boş bakınıyordu. Biri kaba iken diğeri iyi oluyordu. İkiz olmalarına rağmen ikisi de birbirinin tam tersiydi. İkisi de farklıydı. İkisi de değişikti. Fakat tek ortak noktaları Selin idi. Belki Can, Selin için buraya geliyordu ve Kağan da sırf bu yüzden Can'ın burada olacağını düşünmüştü.

Ceketi giydim ve uçuruma bakmaya devam ettim. Arada başımı çevirip ikizlere bakıyordum fakat onlarda ifadesiz gözlerle uçurumdan gözüken o muazzam manzarayı izliyorlardı. Uzun bir zaman sonra manzarayı izlemekten sıkıldım. ''Cidden bu şekilde saatlerce manzarayı mı izleyeceksiniz?'' manzaraya bakmaya devam ettim. İkisinin gözlerini de üzerimde hissediyordum. Soğuk, ifadesiz bakan kahverenginin en güzel tonu olan iki çift göz.

''Sıkıldım. Eve götürün beni. Böyle ifadesiz ifadesiz nereye baktığınızı da anlamadım zaten.'' mızmızlandım. Gerçekten de bu şekilde manzarayı izlemekten sıkılmıştım.Can nefesini hızla dışarı verdikten sonra cebinden çıkardığı anahtarını elinde oynatarak arabanın kapısına doğru ilerledi ve kapıyı açıp oturdu. Kağan'ın ceketini çıkardım ve Kağan'a uzattım.

Sadece sevmiştim...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin