34

17 5 0
                                    

Şeytan sonsuzluğa uzanan ömrünün hiçbir anında başarıya bu kadar yaklaştığını hissetmemişti. İblislerinin dünyada başıboş gezdikleri günleri olmuştu. Düşmanlarının önünde eğildiğini zevkle izlemişti defalarca. Tanrı'yı bile kandırmıştı birden fazla kez. Ama bugün, bu an, burada... her şeyin farklı olduğunu hissedebiliyordu. Bambaşka bir şanstı bu kez ellerinde tuttuğu. İlk kez yalnız değildi. Çıktığı yolculuğu onunla tamamlayacak bir gölge yaratmıştı kendine. Bir yoldaş, bir eş... Ve bugün sınırları aşıp bambaşka bir gerçekliğe yürüyeceklerdi birlikte el ele.

Odasının duvarlarından süzülen sudan yansımasını izledi Şeytan. Artık bir parçası olmuş bedenin içinde, tüm insani zaaflarına rağmen, yenilmez görünüyordu. Çırılçıplaktı. İblisleri henüz son dokunuşları yapmıştı çünkü. Güneş gibi parlayan şekiller yavaşça derisinin içinde eriyordu. Tüm kolları, bacakları, üst ve alt bedeni ayini tamamlaması için ona yol gösterecek rünlerle kaplanmıştı. Dağın bir başka köşesinde, Melissa da onun gibi üzerindeki şekillerin gücüyle kendinden geçmiş olmalıydı. Kızın pürüzsüz tenini altın pırıltılar içinde hayal ettiğinde kasıklarının ısınmasına engel olamadı Şeytan. O ana kadar ona dokunmaya yeltenmemişti. İstemediğinden değil, hayır. Delice arzuluyordu Melissa'yı. Emre'nin hayvansı açlığı onun güce olan tutkusuyla harmanlanıyor, katlanması imkânsız bir ihtiyaç yaratıyordu. Yine de acele etmemişti. Bu özel anlar için bitmeyecek bir ömür vardı önlerinde nasılsa. Şimdiyse mutlak zaferine odaklanmalıydı Şeytan.

Elini hareket ettirdiği an emrini anlayıp yanına koşmuştu iblisler. İnsanlar gibi giyinmeye ihtiyacı yoktu Şeytan'ın, ama bunun hoşuna gittiğini inkâr edemezdi. Böylesi özel bir anda muhteşem görünmeyi istemekten daha doğal ne olabilirdi zaten. Ayin için hazırlanmış ipek pantolonu üzerine geçirip kaftanını giydirmeleri için kollarını iki yana açtı. Binlerce taşla işlenmişti siyah kumaş. Işıktan bir şelale gibi üzerinden dökülüyor, yeri süpürüyordu. "Bravo Emre," dedi kendi kendine. Zihnindeki parazitten ve onun zayıf bedeninden kurtulmak için yaptığı onca denemeye rağmen seçtiği yüzün oğlanınki olduğuna memnundu. İyi görünüyordu. Fazla iyi.

Kapıya yöneldiğinde üzerinde taşıdığı rünlerin gücüyle yavaşladı bir an. Bedeni birkaç nefes sonra bu eşsiz büyüye adapte olmuş, suratında bir tebessümle koridora adım atmıştı. Dağın içi, damarlarındaki kana benzer bir heyecanla kavruluyordu o an. Karınca yuvası gibi kımıl kımıldı Sınır. En uzaktaki iblisin bile coşkusunu hissedebiliyordu Şeytan. Çoktan toplanmış olmalıydılar dağın etrafına. Kalın duvarlar el verse onların çığlıklarını, davulların seslerini işitebilirdi. Bir yanı koşmak, kullarının karşısına çıkıp yeni düzeni başlatmak için yanıp tutuşuyordu. Ama acele etmesini gerektirecek tek bir pürüz kalmamıştı yolunda. Hep hak ettiği tahta oturmasını engelleyecek tek bir varlık yoktu artık.

"Üzgünüm baba..." diye mırıldandı sözlerine tezat, kurnaz bir gülücük dudaklarında dolanırken. Davut'un vaatlerinin arkasında durabileceğine sahiden de hiç inanmamıştı Şeytan. Ama melezin yarattığı Golem'ler giderek büyüyen bir orduya dönerken tek tek avlamışlardı Şeytan'ın düşmanlarını. Verilen emirleri yerine getiren, öldürmesi neredeyse imkânsız, acımasız, duygusuz, muhteşem askerlerdi her biri. Melissa'nın da hakkını yiyemezdi Şeytan elbette. Aslan'ın kafatasını ezip geçen, düşüncelerini söküp çıkaran oydu sonuçta. Sadece kızın çizdiği haritayı takip etmek kalmıştı Davut'a.

İsimsizler artık bir problem değildi, çünkü aralarına saklandıkları dallarla boğmuştu Golem'ler her birini. Onları ayinde kullanmak Şeytan'ın işini epey kolaylaştırabilirdi ya, o kadar güçlü melezi bir arada evine sokma riskine girmemişti Şeytan. Nasılsa Çember üyelerinin neredeyse tamamı tutsağı, geri kalan birkaçıysa ölüydü. Onları kurban ettiğinde açığa çıkacak güç dünyalar arasındaki duvarı sonsuza dek yıkmasına yetecek de artacaktı bile. Sonraysa... onun hüküm sürdüğü, kuralları onun koyduğu tek bir yaşam kalacaktı geriye. İki evrenin hediyeleri onun için birleşecekti. Serbestçe akacaktı büyü sokaklarda. Bu kısır topraklar yaşamla buluşacak, bu kez gerçek çiçekler büyüyecekti ellerinde. Ve en güzeli, o insanlara değil, insanlar ona hizmet edecekti. Sonunda.

SİRK  (CEHENNEM EKSPRES-III)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin