5

226 20 13
                                    

Aslan bilinmezliğin yarattığı tedirginlikle farkında olmadan her adımda biraz daha hızlanıyordu. Gözleri oyuncakların üzerinde gezinse de parçalara bölünmüş aklı gördüklerini anlamlandıramayacak kadar meşguldü o an. Bir yanı ardında bıraktığı Melissa'daydı şüphesiz. Kızı o gece olanlardan sonra yeniden Çember'e götüremeyeceğini biliyordu bilmesine ya bu gerçek onun yokluğunda Melissa'nın başına gelebilecek sonsuz ihtimali düşünüp korkudan delirmesine engel olmuyordu maalesef.

Bir de yolun sonunda bekleyen haberler vardı tabii. Yosef'in onunla konuşmak istediği şeyin Melissa'yla ilgili olduğuna neredeyse emindi Aslan ve bu içini kesinlikle rahatlatmıyordu. Hala kolunda hissettiği sızı dövmesinden bedenine yayılan tatlı sıcaklığın ya da uzuvlarını ele geçirmiş karıncalanmanın yanında önemsiz sayılırdı. Değiştiğini biliyordu. Hiçbir hücresi yoktu ki farklı hissetmesin. O geceki ayinde özlerinde çakan kıvılcım zincirleme bir reaksiyonla tüm kimliklerini ele geçirmişti ve melezleri ne olduklarını bilmedikleri, yepyeni bir gerçekliğe dönüştürmüştü. Daha güçlü müydü? Öyle hissediyordu Aslan. Farklı mıydı? Kesinlikle! Peki şimdi ne olacaktı? İşte onu kesinlikle bilmiyordu.

"...değil mi Aslan?"

Hı, ne? Aslan düşüncelerinden kopup gerçek hayata dönebildiğinde Adelina'nın elinin kolunda olduğunu fark edip kendini geri çekti. "Pardon, ne?"

"Çember'de bugün olanları diyorum," diye tekrarladı Adelina heyecanla. "Daha önce böyle bir şey yaşanmadı değil mi? Yani ben Çember'de yeniyim sonuçta, ama siz görmüş müydünüz böyle bir olay hiç? Baksana dövmelerimiz bile değişti. Çok acayip bir şey değil mi bu?"

Aslan sıkıntıyla nefes verip ilgiyle onu süzen kıza ters bir bakış attı. "Hayır," diye geçiştirdi yeniden önüne dönüp. "Hayır daha önce böyle bir şey yaşanmamıştı."

Hatırlamak dahi istemediği bu olayı yeni yetme iki melezle tartışmayacaktı Aslan, ama Adelina bir kez daha koluna uzanıp dikkati üstüne çekmişti. "Peki farklı hissediyor musun Aslan? Bir değişiklik yok mu sence de içimizde. Sanki... sanki böyle..."

"Adelina!" dedi Aslan bir anda durup. "Haber verdiğiniz için teşekkürler. Yosef'in yanına kendim giderim. Siz işinize bakabilirsiniz."

"Ama biz de zaten aynı yere..."

"Kendim gideceğim!" diyerek kızın sözünü kesti Aslan. "Teşekkürler ikinize de." Sözleri değil ama ses tonu sabrının taştığını gayet net göstermiş olsa gerek iki melez de söyleyeceklerini yutup oldukları yerde Aslan'ın suratına bakakaldılar. Hemen sonra ne kadar kaba olduğunu umursamadan iki çocuğu ardında bırakarak hızla parkın içinde ilerlemişti Aslan. Tren kalkmış, insan kalabalığı dağılmış olduğundan her adımını gözleyen iblisleri daha net seçebiliyordu şimdi. Sanki her biri Şeytan'ın zihnine açılan kapılardı da yakaladıkları her bilgiyi anında efendilerine ulaştırıyorlardı.

Elbette böylesi bir günde parka kendi gelmeye cesaret edemezdi Şeytan. Meleklerin melezlerle birleştiğini çoktan duymuş olmalıydı. Ve Melissa'nın da bu ittifakın tam ortasında durduğunu... Düşmanları tüm varlıklarıyla tek bir vücut olurken onun Sınır'da boş oturduğunu zannedecek kadar budala değildi Aslan. Yo, hayır, Şeytan da onlar gibi tüm gücünü, tüm kinini, bir kâinata yetecek nefretini aynı savaş için hazırlıyor olmalıydı. Sadece doğru zamanı bekliyordu iblislerin efendisi. Ve bugün Çember'de yaşananları hissettiyse -ki Aslan buna emindi- o zamanın geldiğini fark etmişti şüphesiz.

"Aslan Bey..." dedi Flame'in kapısındaki melez başıyla selam verip kenara çekilirken. Kristallerin arasından, hala mekânı dolduran iblislerin içinden alt kata uzanan merdivenlere doğru ilerleyen Aslan tüm düşüncelerini kontrol altına almaya çalıştı. Yosef'in karşısına aklında bir milyon felaket senaryosuyla çıkmak ve yaşlı kurdun sorularına maruz kalmak istemiyordu. Neyse ki zihninin dış çeperine ördüğü duvar bir süreliğine de olsa kaygılarını ve korkularını içeride saklı tutacaktı.

SİRK  (CEHENNEM EKSPRES-III)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin