264 32 63
                                    

Merhabalar, ben geldim. Yarın sınavım var ama ne kadar umurumda sksksks.

Desteklerinizi ve fikirlerinizi lütfen esirgemeyin...

***

Mor saçlarımı alnımdan geriye iterek odaklanmış bir şekilde matematik hocasını izleyen sevdiğim çocuğu süzdüm. Son iki gündür her ne kadar normal konuşmalarımıza devam etsek de ben son yaşananların utancını üzerimden atamamıştım. Ah, yüzüne bile bakamıyordum... Telefon seksini hep merak etmiştim ama bunu beni görmeyen biri ile yapmayı düşünmemiştim. Tamam beni görüyordu ama dolaylı olarak, gerçekten beni bilmiyordu. Yani biliyordu ama-

"Seokjin öyle kara kara ne düşündüğünü söylemek ister misine?"

Hızla doğruldum ve başımda dikilen matematik hocama bakarak sırıttım. Bu kadının bana karşı gerçekten takıntısı vardı. Bunda kesinlikle okula geldiği ilk gün üstüne kahve dökmemin etkisi yoktu. Yani yoktur değil mi?

"Tahtaya çık ve soruyu yap."

"Ama-"

"Fikrini sormadım..."

Puflayarak yerimden kalktım ve saçımı bir kez daha geriye atarak kemerimin üzerine toplanan okul tişörtümü düzelttim. Bakışlarım Namjoon'a kaydığında onun sorgular bir şekilde belime baktığını görünce hızla bol ceketimi önüme doğru kapattım ve alev alan yanaklarımla tahtaya çıktım. Titreyen ellerimle tebeşiri kavradım ve önümde duran garip integral sorusuna baktım. Pekâlâ, ben matematikte kötü değildim sadece bu soru çok zordu.

"Seokjin üç gündür neyin var? Derslere odaklanmıyor, sadece bir yere dalıp duruyorsun. Bir sorun mu var?"

Yutkunarak başımı olumsuzca salladım ve mırıldandım.

"Sadece birkaç küçük problem var hocam, özür dilerim. Daha çok çalışacağım..."

"Sorun değil, Namjoon arkadaşına yardımcı olur musun?"

Kaçıncı olduğunu bilmeden bir kere daha yutkundum ve dizlerimin bağını çözen çocuğun karşıma geçmesini izledim. Bir altmış sekiz boyumla başımı kaldırarak bana nazikçe bakan koyu kahvelerine baktım... S*ktir gerçekten çok yakışıklıydı. Parmaklarıma değen parmakları ile yerimden sıçradım ve tebeşir elimden düştü. Sınıfta birkaç kıkırtı duysam da aldırmadan yere çöktüm. Fakat Namjoon'un da benimle aynı anda çökmesini planlamıyordum.  Burnuma çarpan kafa ile acı ile inledim ve geriye düştüm.

"Lanet! Özür dilerim! İyi misin?"

Kanayan burnumu elimle kapatarak mırıldandım.

"Hayır~"

"Seokjin, aman Tanrım burnun kanıyor. Namjoon arkadaşını lavaboya götür hemen."

Bir anda belime sarılan kol ile saliseler içinde ayaktaydım sınıftaki meraklı mırıltılara aldıramayacak kadar uçmuş durumdaydım. Kanayan burnumdan yüzünden... Yalan belimi sımsıkı kavramış kol yüzündendi kesin. 

"B-Ben yürüyebilirim! Lütfen bırak beni~

Dediğim aksine belimi daha sıkı kavrayarak âşık olduğum kokusuna daha da yakın olmamı sağladı. Tanrım... Kokusu aklımı uyuşturuyordu ne yapacağımı bilemiyordum. Kapıyı açarak beli lavaboya doğru sürükledi ve elimi burnumdan çekerek ensemi kavrayarak çeşmeye doğru eğilmemi sağladı.

"Lütfen yardımcı olmama izin ver, zaten çok utanmış hissediyorum."

"Neden? Benim sakarlığımdan dolayı-S*ktir! Namjoon su buz gibi!"

"Özür dilerim! Uyarmam gerekirdi ama enseni ıslatmamız lazım."

Homurdansam da onun bana dokunmasının keyfini çıkararak burnumu ve yüzümü temizledim. Dakikalar sonra duran kanama ile doğruldum ve ıslak ellerimle saçlarımı geriye doğru yatırdım. Burnumu yoklayarak hafif sızının ne zaman geçeceğini düşündüm.

"İyi misin?"

"Evet, elbette... İlk defa burnum kanamıyor."

"Haklısın ama büyük ihtimal ilk defa kafalık yedi."

Gülerek endişeli ifadesini süzdüm ve ellerimden birini farkında olmadan bol ceketimin üzerinden kalbime bastırdım.

"Olsun, ilkleri severim."

"Lütfen böyle ilkleri sevme."

"Ah neden sevmeyeyim beni o canavardan kurtardı."

Ve seninle vakit geçirmemi, senin bana dokunmanı, benimle ilgilenmeni ve kokunu yakından solumamı sağladı...

"Canavar?"

"İntegral sorusu!"

Kahkaha atarak kahve saçlarını geriye doğru yatırdı... Vay anasını... Tanrım sen neler yaratıyorsun böyle. Dudaklarımı yalayarak saçından düşen damarlı elini izledim ve iki gün önceki yaşananlar aklımı bir bir süslerken azgın hormonlarıma sahip çıkmaya çalıştım.

"Çok seksisin..."

"Ne?"

Elimi dudaklarıma kapatarak utanç içinde gözlerimi kapattım ve hızla yanından geçmeye çalıştım. Fakat bir anda önüme geçerek munzurca konuştu.

"Böyle kaçamazsın, sözünün arkasında dur."

"S-Sen böyle biri değildin? Nerede o ağzını açmayan Namjoon?"

"Değişmeye başladım diyelim."

Hayır, benim sayemde kendin olmaya başladın.

"Sadece çok seksisin, keşke senin gibi olsam. Böylece sevgilim benden başka kimseye bakmaz."

Namjoon kibar bir gülümseme ile ceketimin yaklarını düzeltti ve omzumu sıkarak konuştu.

"İnsanların istediği kişi olmaya çalışırsan sadece yıprandığın ile kalırsın. Bana karışmak düşmez ama sevgilin seni belli şeylere uymaya zorluyorsa bırak gitsin çünkü sevgi görünüşün ötesinde bir duygudur. Uzun boylu olmanı, kaslı olmanı, yakışıklı olmanı umursamaz... Sevgi gözle değil..."

Elini kalbimin üzerindeki elime yerleştirerek nazikçe fısıldadı.

"Kalple yapılan bir müziktir."

"Haklısın..."

"İyiysen sınıfa gidelim mi?"

Onu başımla onaylayarak adımlarına uydum koridorda adımlarken kendime engel olmadan mırıldandım.

"Sevgilin mi var?"

"Nasıl?"

"Çok güzel ve anlamlı konuştun, sanki birilerini seviyormuş gibi."

"Evet... Birini çok fena seviyorum ve o... Benim yıllardır yıkmaya korktuğum bütün duvarları bir bir yıkarak içeride saklanmış olan gerçek beni açığa çıkarıyor."

"Çok güzel..."

"Evet... O çok güzel..."

***

Ay ay ay neler oluyor! Ah kalbim ne kadar şirinler...

Sizce neler olacak?

Desteklerinizi ve fikirlerinizi lütfen esirgemeyin...

Yağmur Adam ve Yağmur Çocuk (Namjin)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin