¹⁵

220 24 18
                                    

Merhabalar ben geldim! Telefonu ders için laptoba bağlamıştım, dedim size yeni bölüm atayım.

Bu yüzden ne yapıyoruz? Desteklerimizi ve fikirlerimizi  esirgemiyoruz, muck...

***

"Bebeğim? Bebeğim? Uyan hadi..."

Gözlerimi aralayarak nerede olduğumu çözmeye çalıştığım sırada çenem nazik bir el tarafından tutularak yattığım yerden uzaklaştırıldım. Huysuz bir homurtu ile sıcak göğse geri yapışmak istedim fakat Namjoon bunu gülerek engelledi.

"Seokjin şoförün bize pek de güzel baktığı söylenilemez, hadi... İnmemiz gerek, odamıza geçtiğimizde yine yatarız."

Homurdansam da ona yak uydurarak gözlerimi ovuşturdum ve uykulu bakışlarımı ön koltuğumuzda oturan çocuklara çevirdim. Fakat Yoongi boşalan otobüsü umursamadan telefonu ile oynuyordu. Öyle ki omuzunda uyuya kalan Jimin bile umurunda değildi.

"Yoongi neyi bekliyorsun?"

"Şu çocuğu uyandırmanızı..."

"Ona şu çocuk deme, o senin arkadaşın."

Yoongi bana aldırmadan pufladı ve başını bana çevirerek huysuzca mırıldandı. Pekâlâ, ortada bir gariplik vardı.

"Uyandıracak mısınız?"

"Neden sen uyandırmıyorsun?"

"Uyumadan önce bir daha benimle muhatap olmayacağını söyledi."

"Sen bir çocuk gibi ona küstün mü?"

"Hayır man kafa, eğer onu ben uyandırırsam omzumda uyuya kaldığı için çok utanır. Siz uyandırırsanız bunu görmezlikten gelmeye çalışacaktır. Hadi! Omzum ağrıdı, küçük görünse de kafası ağır."

Gözlerimi devirdiğim sırada Namjoon nazikçe Jimin'i dürtükledi ve iri gözler saniyeler sonra buğulu bir şekilde aralandı. Dağılmış sarı saçlarına aldırmadan dudaklarını şapırdatarak kafasını kaldırdığı anda Yoongi yanından fırlayarak ayağa kalktı ve otobüsü terk etti. Ne oluyordu bu çocuğa?

"Hyung..."

"Geldik Jiminie, hadi inelim tek biz kaldık otobüste."

"Evet, tabi..."

Gözlerini ovuşturarak küçük çantasını taktığı gibi önümüze geçti. Bu ikisi gerçekten beni öldürecekti... Otobüsten inerek büyük topluluğa karıştık ve odamızın yerini öğrenir öğrenmez bize olan bakışlara aldırmadan oraya doğru yola koyulduk akşam yemeğine kadar serbesttik ve üç gün boyunca da buradaydık. Üç gün içinde acayip güzel ve de ateşli planlarım vardı. Tabi bunlardan yanımda saf saf ormanı izleyen sevgilimin haberi yoktu. Eh, sürpriz olması için gereken etkende buydu. Namjoon büyük bir sevinç içinde ormana bakıyor ben de hemen ardında mal gibi ona. Fakat bu sırada önümü göremediğim için ayağımın takılması ile kendimi yüz üstü yerde buldum. Sessiz küfürüm etraftaki birkaç kızın çığlığına karışınca gülmeden edemedim. Yahu uçurumdan düşmemiştim.

"Oppa iyi misin?"

Bakışlarım tanıdık olan kızın açık kahvelerine dönünce kaşlarımı çatarak adını hatırlamaya çalıştım, sonra onunla bir ara aynı müzik kursuna gittiğimizi hatırladım.

"İyiyim Jisoo, merak etme."

"Lütfen yardım etmeme izin ver..."

Elini tutarak ayaklandığım sırada bakışlarım kaşlarını çatmış bizi izleyen Namjoon'a kaydı. Jisoo benim eşcinsel olduğumu büyük ihtimal biliyordu, beni ondan kıskanmış olamazdı değil mi?

Yağmur Adam ve Yağmur Çocuk (Namjin)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin