24 Eylül 1996
"Öf, tamam, ben yaptım." diye fısıldadı Hermione. Yüzünde bir miktar utanç izleri olsa da Harry'le konuşurken kafasını dik tutuyordu. "Ama Ron ile Ginny'den nasıl söz ettiğini duymalıydın! Zaten birden parlayıveriyor, takıma giremeyince Ron'a nasıl sataştığını gördün— böyle birini takımda istemezdin ki."
Evet, konu McLaggen'dı. Hermione ne kadar şaşırtma büyüsünü iyi sakladığını düşünse de görünen o ki başarız olmuştu. En azından Harry'le bunu konuşup kendini açıklayabilirdi ama Malfoy... Onun gördüğünü biliyordu. O da onun gördüğünü bildiğini biliyordu. Antremandan sonra ortadan kaybolduğu için Hermione hiçbir yerde Malfoy'u görmemişti ama eğer bunun konusu açılacak olursa sonuna kadar reddecekti. Nasıl olsa elinde bir kanıtı yoktu.
"Evet, evet bu doğru sanırım. Ama pek dürüstçe sayılmaz, değil mi, Hermione? Yani, sen sınıf başkanısın, değil mi?"
Harry gözlerini parlatacak kadar mumzur bir ifadeyle ona baktığında Hermione gözlerini devirerek onun koluna bir tane geçirdi.
"Sınıf başkanı olarak senden puan kesmeden önce kes sesini."
Ron'un arkasını dönüp onlara bakması üzerine ikisi de hızlı adımlarla Büyük Salon'a girdiler. Kızarmış tavuğun kokusu daha kapıdan girer girmez geliyordu. Öğrencilerin çoğu oturmuş hatta Gryffindor masası fazlasıyla dolu gözüküyordu. Belki de bunun nedeni önlerinde bir anda beliren Profesör Slughorn'du.
"Harry, Harry, tam da görmeyi umduğum adam!" diye gürledi şen bir edayla. Fok bıyığına benzeyen bıyığının uçlarını kıvırdı ve koca karnını dışarı çıkardı. "Seni yemekten önce yakalamayı umuyordum! Onun yerine yarın akşam benim dairemde bir lokma yemeye ne dersin? Küçük bir parti veriyoruz, sadece birkaç tane yükselen yıldız. McLaggen geliyor ve Zabini, Malfoy, büyüleyici Melinda Bobbin -bilmiyorum onu tanıyor musun? Ailesinin büyük bir ak tar dükkânı zinciri var- ve elbette Miss Granger'ın da gelerek bana onur vereceğini bütün kalbimle ümit ediyorum."
Slughorn sözlerini bitirirken Hermione'ye küçük bir reverans yaptı. Ron orada yoktu sanki; Slughorn ona bakmadı bile. Hermione onun yüzündeki sinirli ifadenin altında yatan kırgınlığı görebiliyordu. Ne kadar destek olmak için elini sıkmak gibi aşırı bir isteği olsa da bunu bastırarak konuşan Harry'e döndü.
"Gelemem, Profesör," dedi Harry hemen. Zaten kaçmaya yer arıyordu. "Profesör Snape'le cezam var."
"Vah vah!" dedi Slughorn, suratı komik bir şekilde asıldı. "Vah ki vah, sana güveniyordum, Harry! Eh o zaman Severus'la konu şup durumu açıklamam gerekecek demektir. Eminim ki onu cezanı ertelemeye ikna ederim. Eh, ikinizle de daha sonra görüşürüz!"
O telaşlı adımlarla salondan çıkarken Ron arkasından homurdanmış ve sertçe masaya oturmuştu. Harry nasıl Snape'in cezasını asla ertelemeyeceğinden bahsederken Hermione de keyifsizleşmiş, eline Akşam Postası'nı almıştı. Eğer Harry gelemeyecekse bu, Hermione'nin oraya tek başına gidecek olması demekti. McLaggen, Malfoy ve Zabini gibilerle aynı masada oturmak istemiyordu. Tamam, Ginny bir keresinde Zabini'nin çok da kötü olmadığını söylemişti ama hala bu onunla aynı yerde yemek yemesini iyi hale getirmiyordu.
"Yeni bir şey var mı?" diye sordu Harry.
"Pek sayılmaz..." Hermione gazeteyi açmıştı, iç sayfaları gözden geçiriyordu. "Aa, bak, baban burda, Ron— bir şeysi yok!" diye hemen ekledi, çünkü Ron korku içinde dönmüştü. "Sadece, Malfoy'ların evini ziyaret ettiği yazılı. 'Ölüm Yiyen'in evinde yapılan bu ikinci arama herhangi bir sonuç vermemişe benziyor. Sahte Savunma Büyüleri ve Koruyucu Nesnelerin Bulunması ve Onlara El Konulması Bürosu'ndan Arthur Weasley, ekibinin gizli tutulması gereken bir ihbar üzerine harekete geçtiğini söyledi.'"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelid Aynası | Dramione
FanfictionMalfoy onun bu halinden sadistçe bir zevk alıyor gibiydi. Sanki Hermione ne zaman tepki verse onun takıntısını besliyor gibi hissetmişti. Gümüş gözleri öyle bir parlıyordu ki insanın tüylerini diken diken ediyordu. "Öyleyse," dedi Malfoy bir adım at...