10 Eylül 1996
Slughorn'un iksir dersindeydik. Granger'ın kazanların önünde durup konuştuğunu görebiliyordum.
"Bu da Amortentia. Dünya üzerindeki en güçlü aşk iksiri. Kokusu, herkese farklı gelir ve bizi en çok cezbeden şeyler kokar. Mesela benim aldığım koku... yeni bir parşömen, amber ağacı ve yeşil elmalar."
Granger'ın yanakları kızarmaya başlarken geri çekilerek yanıma geldi. Geldiği gibi kafasını yandan omzuma gömerek "Bunu söylememeliydim." diye mırıldanmıştı. Benim kokumu aldığını söylediği için utanmıştı. Slughorn konuşmaya devam ederken koluma belime sararak ona fısıldadım.
"Herkes bana deli olduğunu biliyor zaten."
Bana gözlerini devirse de gülümsüyordu. Elini oyuncu bir şekilde göğsüme vurarak sınıftaki insanlara göz gezdirdi.
"Slughorn'un önünde söylemeseydim daha mutlu olabilirdim."
Onun çekingen ifadesine bakınca gözlerimin ışıldadığına emindim. İçim öyle bir sevgiyle dolup taşıyordu ki onu sonsuza kadar kollarımın arasında tutmak istiyordum. Belindeki kolumla vücudunu iyice benimkinin yakınına çekerek konuştum.
"Çok sevimlisin."
O bu dediğimin üstüne gözlerini kocaman açarak bana baktıktan sonra önüne dönmüştü ama hala gülümsediğini görebiliyordum. Slughorn bir iksiri yapmamızı söylediğinde Granger belindeki elimi tutarak beni ileriye sürüklemeye başladı.
Bugünün cumartesi olduğunu bilerek gözlerimi açmak yatağımdan asla çıkmamak istememi sağlıyordu. Tüm hafta boyunca öğretmenler ve ödevleriyle uğraşmaktan canımız çıkmıştı gerçekten. Biraz insaflı davransalardı ölürlerdi. Anca bizi yormaya odaklanıyorlardı. Üstümdeki yorganı iterken yan tarafımdaki yatağa baktım.
"Theo?"
"Hmm?"
Onun hala kapalı gözlerine bakarken bedenimi esneterek doğruldum. Kahvaltıyı kaçırmak istemiyorsak kalkmamız gerekiyordu.
"Kalk."
"Hayır."
O kafasını iyice yastığına gömerken asamı alarak ıslanmasına sebep olacak bir büyü mırıldandım. Küfürler ederek uyanırken onu umursamadan ayağa kalktım ve banyoya gittim. Bugün normalden daha garip hissediyordum. Ben banyodan çıktığımda Theo da hala uykulu olmasına karşılık yatağından kalkabilmişti. O duvarlara sürtünerek çıktığım kapıdan geçerken birkaç saniye boş boş arkasından baktım. Acaba Blaise ile oda arkadaşı olsam daha mı iyi olurdu? Kafamı kendi kendime onaylamazca salladıktan sonra üstümü değiştirdim. Slytherin formasını ne kadar çok sevsem de yine de kendi kıyafetlerimi giymek daha iyi oluyordu. Asamla kendi yatağımı da düzelttikten sonra Theo hala tuvalette olduğu için ortak salona inmeye karar verdim.
Haftasonuna göre sabahın hala erken sayılacak saatlerinde olduğumuz için içeride de fazla birileri yoktu. Kenarda alt sınıfların büyücü satrancını izleyen Blaise'i gördüğümde ben de onun yanına yaklaştım.
"Diğerleri kalkmadı mı?"
Blaise dikkatini çocuklardan çekip bana vererek omuzlarını silkti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelid Aynası | Dramione
FanfictionMalfoy onun bu halinden sadistçe bir zevk alıyor gibiydi. Sanki Hermione ne zaman tepki verse onun takıntısını besliyor gibi hissetmişti. Gümüş gözleri öyle bir parlıyordu ki insanın tüylerini diken diken ediyordu. "Öyleyse," dedi Malfoy bir adım at...