Bölüm 7: Alkol ve Astoria Greengrass'ın Tüyler Ürpertici Etkisi

121 14 6
                                    

19 Eylül 1996

Kapalı olan göz kapaklarımın arasından bile gözüme girmeyi başaran ışık nedeniyle uyandım. Karagöl'ün altında uyusak bile güneş ışınları bir şekilde odaya dolmayı başarıyordu. Gözümü açtığımda yerimde doğrulmadan önce bir süre tavanla bakıştım. Beni rahatsız eden bir şeyler vardı. Dört direkli yatağımın kapalı olan tavanının kenarına sıkıştırılmış aile resmimize bakarken babamı görmemle rahatsız olduğum şeyin baş ağrım olduğunu fark ettim. Dün bir haltlar yemiştik ama dürüst olmak gerekirse çoğunu hatırlamıyordum. Her cuma birkaç günlüğüne derslerden kurtulduğumuz için kendimizi dağıtmaya izin veriyorduk ve ilk defa, bu sabah, yaptığımız bu şeyin iyi bir fikir olmadığını hissetmiştim.

Yatağımın üstünde oturur pozisyona gelerek ellerimle yüzümü ovuşturdum. Geç kalkmama rağmen yorgun hissediyordum. Yan tarafa bir bakış attığımda Theo'nun yatağının düzgün ve boş olduğunu gördüm. Eğer bu embesilden sonra kalktıysam kesinlikle geç uyanmışım demektir. Yeşil ve ipekten yapılma yorganı üzerimden atarken iç çamaşırım haricinde çıplak olduğumu gördüm ve kesinlikle terliydim. Dün gece ne bok yemiştim ben? Aklıma binbir türlü ihtimal gelirken hepsini kafamdan savuşturarak ayağa kalktım. Basit bir temizlenme büyüsünün üzerimdeki bu hissiyatı geçireceğini düşünmüyordum. Bu yüzden duşa girdim. Nasılsa pazar olduğundan kimsenin beni- siktir. Siktir, siktir, siktir. Bugün Quidditch antremanı vardı! Ve ben takım kaptanıydım! Daha büyük siktir. Uzun süreceğini düşündüğüm duş alma işimi en kısa sürede bitirerek üstümü değiştirdim. Zaten antremandan sonra tekrar duşa girecektim. Theo ya da Blaise neden beni uyandırmamışlardı ki?

Odadan ışık hızıyla çıkarak ortak salona giriş yaptım. Pansy veya Daphne ortalıkla gözükmüyordu ancak köşede Theo ve Blaise'i büyücü satrancı oynarken görebiliyordum. Adımlarımı o tarafa çevirerek hızla onların yanına geldim ve çok da sert olmayan şekilde Theo'nun kafasına vurdum. Sert olanını yapmaya kimse cesaret edemezdi.

"Beni neden uyandırmadın, ahmak?"

Theo oynayacağı atı bırakırken elini kafasına koyup inledi ve bana bakmak için kafasını döndürdü.

"Ah.. Bugün pazar seni neden uyandırayım?"

"Quidditch antremanı?"

Theo bana anlamazca bakarken onun da antremanı unuttuğunu anlayarak gözlerimi devirdim. Neyseki Blaise bu işi ciddiye alıyordu da saati hatırlamıştı.

"Öğleden sonra 2'de antreman. Hala vakit var istersen yemeğe inebilirsin."

Bu çocuğu seviyordum.
Bazenleri.

"Aynen, evet biliyorum. Siz yediniz mi?"

Tabii ki de bilmiyordum. Eğer Blaise söylemeseydi tüm günümü quidditch sahasında oturup takımın gelmesini bekleyerek geçirecektim. Takım kaptanı olarak birine saati sormam olası bir ihtimal bile değildi.

"Evet ama her zaman daha fazlası için yerim vardır."

Theo satranç taşlarını bozarak ayağa fırladığında Blaise ona ters bir bakış atmıştı ama onun aksine yerinde oturmaya devam ediyordu.

"Aritmasi ödevimi bitirmem lazım antremandan önce, siz gidin."

Ben ona kafamı sallarken Theo birkaç saniyeliğine gözden kaybolmuştu. Onun geri gelmesi için orada garipçe dikilerek bekledim. Blaise de yerinde oturuyordu ama tek kelime etmiyorduk. Garip bir andı ama neyseki Theo elinde lolipopuyla geri dönmüştü. Bu çocuğun şekerlerle sorunu neydi?

"Gitmiyor muyuz yemeğe?"

Ona ve elindeki lolipopa bir bakış atarak kafamı onaylamazca salladım ve çıkışa yürümeye başladım.

Kelid Aynası | DramioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin