2 Ekim 1996
Yeni bir sabahta Gryffindor masasındaki kahvaltıdan sonra Hermione, Harry ve Ron sıkı bir tartışmaya girmişlerdi. Konu ise Harry'nin yeni kıymetlisi Melez Prens'in iksir kitabıydı. Daha bu sabah yatakhanede orada gördüğü bir büyüyü denemiş ve Ron'u ayaklarından tavana asmıştı. Bir de üstüne bunun komik olduğunu söyleme cesaretini bulduğunda Hermione gerçekten delirecek gibi hissetmişti!
"Prensi sevmiyorsun, Hermione." diye ekledi Ron, sosisini sert bir hareketle ona doğrultarak, "Çünkü artık Harry İksir'de senden iyi-"
"Bununla hiç ilgisi yok!" diye hemen kendisi savundu Hermione ama biliyordu ki sinirle ya da utançla yanakları kızarmıştı. "Neye yaradıklarını bile bilmeden büyü yapmaya kalkmanın son derece sorumsuzca bir şey olduğunu düşünüyorum, o kadar. Hem Prens'ten de sanki unvanıymış gibi söz etmekten vazgeç. Bahse girerim ki, sadece aptal bir lakaptır, hem zaten bana çok hoş bir insanmış gibi de görünmüyor!"
"Bunu nereden çıkarıyorsun, bilmem," dedi Harry, ateşli ateşli. "Yeni yetişen bir Ölüm Yiyen olsa, Melez olmakla övünmezdi, değil mi?"
Hermione ona sanki karşısında bir anlama özürlü varmış gibi bir bakış atarak gözlerini devirdi. Sabırını zorladıklarını belirten bir şekilde de iç çekmişti.
"Ölüm Yiyen'lerin hepsi safkan olamaz, o kadar çok safkan büyücü kalmadı. Çoğunun kendilerine saf süsü veren melezler olduğunu sanıyorum. Onlar sadece Muggle'lardan doğanlardan nefret ediyorlar, senin ve Ron'un aralarına katılmanıza memnuniyetle izin verirlerdi."
"Benim Ölüm Yiyen olmama asla izin vermezler!" dedi Ron, kızgınlıkla. Hermione'ye doğru salladığı çatalının ucundan bir parça sosis uçup Ernie Macmillan'ın kafasına çarptı ama neyseki Ernie bir sorun çıkartmayacak kadar yemeğine dalmıştı. "Bütün ailem kanıbozuklardan oluşuyor! Ölüm Yiyen'ler için bu da Muggle'lardan doğma olmak kadar kötü!"
"Hele beni aralarına almaya bayılırlardı," dedi Harry alaycı alaycı. "Beni öldürmeye çalışıyor olmasalar, çok iyi arkadaş olurduk."
Harry'nin bunu demesi Ron'u güldürmüştü hatta Hermione bile istemeye istemeye gülümsedi. Tartışmaları bu şekilde sonlandığında kimsenin zarar görmemesini seviyordu ama hala o kitap hakkında kötü düşünceleri vardı. Eğer Ginny gelerek konuyu dağıtmasaydı Harry'i bir kez daha uyarırdı.
"Hey, Harry, sana bunu vermem gerekiyormuş."
Elinde aşina, ince ve eğik bir yazıyla üzerine Harry'nin adı ya zılmış bir parşömen tomarı tutuyordu.
"Sağol Ginny...Dumbledore'un bir sonraki dersi!" dedi Harry, Ron ve Hermione'ye, parşömeni açıp içindekileri çabucak okuyarak. "Bu akşammış! Hey, Ginny, Hogsmeade'de bize katılmak ister misin?"
Hermione ne kadar onun gelmesini umut etse de Ginny yemek masasının biraz ilerisinde oturan sevgilisine baktıktan sonra hafif bir gülümsemeyle kafasını iki yana salladı.
"Dean'le gidiyorum— belki orada karşılaşırız."
O el sallayarak giderken Hermione, Harry'nin hayal kırıklığı dolu bakışlarını görmüştü ama elinden bir şey gelmiyordu. Ginny'e Dean'le ayrılması için gaz veremezdi. Bu çok yanlış olurdu ama er ya da geç Dean'den ayrılacağını biliyordu. Tek dileği çok geç olmamasıydı.
"Tamam, Hogmeade'e gitmeden önce biraz kütüphanede takılacağım. Giderken uğrarsınız, olur mu?"
Hermione yerinden kalktığında Ron onun kütüphane demesine abartıyla gözlerini devirmişti ama ikisi de kafa sakladıklarında Büyük Salon'dan çıktı. Harry'nin elinde Melez Prens denen şeyin kitabı vardı ve o her ne kadar merak etmese de Hermione onun kim olduğunu merak ediyordu. Bunu öğrenmenin tek yolu da kütüphaneydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelid Aynası | Dramione
FanficMalfoy onun bu halinden sadistçe bir zevk alıyor gibiydi. Sanki Hermione ne zaman tepki verse onun takıntısını besliyor gibi hissetmişti. Gümüş gözleri öyle bir parlıyordu ki insanın tüylerini diken diken ediyordu. "Öyleyse," dedi Malfoy bir adım at...