9. Bölüm - Çiçek

187 28 2
                                    

Tatlı uykumun ortasında sinir bozucu bir sesle uyandım ve yatakta döndüm. Sesin hala kesilmediğini fark edince alarm olabileceğini düşündüm ve sinirle kapattım. Huzursuzca döndüm. Sesin kesildiğinden uykuma devam edebilirdim. Ancak birkaç saniye sonra o uyuz alarm sesini bir daha duydum. Ofladım ve telefonumu elime aldım. Ekranda Suho yazdığını görünce hemen açtım.

"Alo?" dedim uykudan yeni uyandığımı belli eden mayışmış bir sesle.

"Nerede kaldınız Shin? Ne kadar zamandır size ulaşmaya çalışıyoruz." Suho'nun endişeli sesini duydum.

"Ah." Yatakta doğruldum. "Gerçekten özür dileriz Suho. İkimiz de uyuyakalmışız. Hemen hazırlanıyoruz." dedim.

"Gerek yok. Şu an odanıza doğru geliyoruz. Toplanmanıza yardım edeceğiz."

Ağzımdan tam bir onaylama çıkacakken aklıma şu an tamamen makyajsız ve peruksuz olduğum geldi. Makyajsız halimi geçiyorum; geceleri makyajlı yatacak olmadığımdan yurtta makyajı çıkartıyordum. Ancak saçlarımın bir gecede nasıl o kadar uzadığı ya da nasıl bir gecede cinsiyetimin değiştiğini açıklayamazdım.

Ve şu an bizim kapıya doğru mu geldiklerini söylemişti?

Tanrım!..

"Bir saniye." dedim ve telefonu Suho'nun suratına kapattım.

Kris'e baktım ve hiç düşünmeden onu sarstım. Uyanmayınca ise daha güçlü sarstım. Mırıldandı ve başını sağa sola salladı.

"Uyan!" diye bağırdım onu sarsarken.

Ofladı ve gözlerini kısarak açtı. "Ne var?"

"Geç kalmışız ve üyeler odaya geliyor!"

Bana bunda bu kadar endişelenecek ne var bakışını attı. En azından o bakış en güzel bu şekilde yorumlanabilirdi. Bu da göz devirmeme yol açtı. "Ortalığı toparla ve üyeleri oyala. Mümkünse kapıyı açma. Peruğumu takmam lazım."

Kris başını tuttu ve doğruldu. "Tamam. Ancak bir daha beni bu şekilde kaldırmaya cesaret dahi etme bence."

Gülümsedim. "Acil durumdu."

Yataktan kalkıp hızla tuvaletteki aynanın karşısına geçtim. Saçlarımı açtım ve at kuyruğu olacak şekilde topladım. At kuyruğunu tutamlar halinde yayarak tel tokayla tutturdum. At kuyruğunu tamamen tel tokayla tutturunca ellerimle saçımı kontrol ettim. Peruğumu aldım ve alnımdan arkaya doğru yerleştirdim. Tokaları tutturarak başıma tamamen oturmasını sağladım. Herhangi bir noktasını yanlış yaptım mı diye kontrol ettim ve yanlış yapmadığımı görünce gülümsedim.

Odaya geri döndüğümde Kris'in kalkmış, hatta giyinmiş olduğunu fark ettim. Çantaları da toplamıştı. Daha demin yerinden kalkamayacak kadar uykulu olan o değilmiş gibiydi.

"Al." Yanımdan geçerken elindekileri bana fırlattı. Aslında bana değil, doğruca yüzüme!

"Ya!" Onca uğraşla taktığım peruğumu mahvediyordu. Kafama fırlattığı şeyin ne olduğunu ancak yüzümden alıp uzaklaştırınca fark edebildim. Kıyafetlerimdi. Ağzımdan belli belirsiz bir teşekkür döküldü ve yeniden tuvalete girdim.

Üstümü giyinip yeniden dışarı çıktım. Suho Kris ile bir şeyler konuşuyordu. Ben içeri girdiğimde ise konuşmaları kesildi ve başlarını bana çevirdiler.

"Gidelim." dedi Suho.

İkisinin ne hakkında konuştuklarını merak ediyordum ancak bunu sormayacaktım. Odadan çıktık. Hiçbir şey demeden onları takip ediyordum. Ortamda elle tutulur bir gerginlik vardı ve bunun nedeni hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Asansörle aşağı kata inerken ayaklarıma bakıyordum; Kris veya Suho'ya değil.

QueenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin