17. Bölüm - Hasta Çocuk

136 20 11
                                    

Kai'nin üzerime düşmesiyle ben de yere düşmüştüm. Yere düşmemizle kalçama kesin bir acı yayılması bir oldu, zemine hızlı düşüşümüz yüzünden nefesim kesildi, muhtemelen Kai'nin de bunda bir etkisi olmuştu. Şu anda Kai'nin ılık nefesini boynumda hissedebiliyordum, alnında birikmiş terler boynumla omzum arasında bir yerlere damlıyordu.

Elimi zar zor ezildiği yerden çıkarttım ve Kai'nin alnına değdirdim. Islak saçlarını elimde hissettim, ter yüzünden ıslanmışlardı. Elime bir sıcaklık dalgası yayıldığında emin olmuş oldum. Kai'nin ateşi vardı.

Etraftan birilerinin sesleri kulaklarıma doldu. Birileri arasında kaldırmakla alakalı bir muhabbet geçtikten saniyeler sonra Kai'nin üzerimden çekildiğini, yana yatırıldığını hissettim.

Yerimde doğruldum ve Kai'ye baktım. Gözleri kapalı, öylece yatıyordu.

Birisi beni omuzlarımdan çok hafif bir şekilde sarstığında o kişiye döndüm. Suho karşımda dikilmiş bana iyi olup olmadığımı, bir yerimin incinip incinmediğini soruyordu. Başımı iki yana sallamakla yetindim. Cevabım onu rahatlatmış gibi gözüktükten sonra beni yerden kaldırdı.

"Hayır, yarası var." dedi bir ses. Luhan'a aitti.

"Ah, olamaz." dedi Suho. "Nerede?" dedi üzerime bakınarak.

Luhan elimi bileğinden tutarak kaldırdı ve Suho'ya gösterdi. Haklıydı, yaklaşık beş-altı santimlik bir yara vardı ve kanıyordu. Yaranın nasıl olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu, hatta hiç hissetmemiştim bile.

"Bu kötü oldu." dedi Suho yüzünü ekşiterek. Gözleri bileğimden biraz daha aşağıda, kolumun iç kısmındaki yaradaydı.

"Revire götürmeliyiz." Kris'in sesini işittim.

Suho iç çekti ve "Sen götürebilir misin? Ben Kai ile ilgilensem daha iyi olacak." dedi.

Kris başını sallayınca Suho yanımızdan ayrıldı ve Kai'nin yanına gitti. Gözlerimi yaradan alıp başımı kaldırdım. Lay'in olayı şaşkın şaşkın izleyişini gördüm. Kaşları çatıktı ancak gözleri endişeli bakıyordu. Neden bilmiyordum ancak gözlerimi ondan kaçırdım. Bu sefer Seulgi ile göz göze geldim. O Lay'in aksine tamamen endişeli bir şekilde doğruca bana bakıyordu.

Kris "Hadi, revire gidelim." dedi.

Uysalca başımı salladım.

Birlikte partinin olduğu kısımdan çıktık ve şirketin koridorlarında gezinmeye başladık. Şirketin içini tam öğrenememiştim, bu yüzden revirin nerede olduğunu bilmiyordum. Kris yavaş adımlarla benimle birlikte yürüyerek beni götürüyordu.

Bir odanın kapısında durduk. Kapının yanında Korece ve İngilizce olarak Revir yazıyordu. Kris kapıyı açtı. Işıklar kapalıydı, anlaşılacağı üzere ne hemşire vardı ne de başka biri.

Kris bir şeyler mırıldandı ancak pek anlamadım. Birçok ilacın ve benzeri şeylerin bulunduğu dolabın yanına gidip açtı ve önüne gelenin üzerine bakmaya başladı. O bakınırken ayakta dikilmemek için beyaz renkli muayene koltuğuna oturdum.

Kris elindeki şişeye bir süre baktı ve başını sallayıp yanıma geldi. Muayene koltuğunun yanındaki sehpaya koydu ve gidip birkaç pamukla gazlı bez alıp döndü, onları da sehpanın üzerine yerleştirdi. Yanıma oturdu ve yaraya baktı.

İç çekti. "Sana bir şans tılsımı falan vereceğim çünkü böyle olaylar nedense hep senin başına geliyor."

Kaşlarımı çatmış bir şekilde pamuktan bir parça almasını ve pamuğun üzerine tentürdiyot dökmesini izledim. "Hiçte öyle olmuyor."

QueenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin