K. yukarıda öğretmenle karşılaştı. Neyse ki oda tanınmayacak durumdaydı, Frieda o kadar iyi çalışmıştı yani. İçerisi iyice havalandırılmış, soba yakılmış, oda ısınmış, yerler silinmiş, yatak toplanmış, hizmetçilerin fotoğrafları dahil bütün sevimsiz pılı pırtıları ortadan kaldırılmıştı; daha önce hangi yöne çevrilirse çevrilsin üzerindeki kurumuş kir tabakasıyla insanın deyim yerindeyse arkasından bakan masanın üstüne beyaz, dantel bir örtü serilmişti. Konuk kabul edilebilirdi artık. Frieda'nın anlaşılan sabah yıkadığı K.'ya ait birkaç çamaşırın, sobanın yanında asılı durması pek rahatsız etmiyordu. Masada oturan öğretmenle Frieda, K.'nın içeri girmesiyle ayağa kalktılar. Frieda, K.'yı öperek karşıladı, öğretmense hafifçe eğilerek selam verdi. Zihni başka yerde ve hancının karısıyla yaptığı konuşma nedeniyle hâlâ huzursuz olan K., öğretmeni o zamana kadar ziyaret edemediği için özür dilemeye başladı; o gitmediği için öğretmenin sabırsızlanıp ziyarete kendisinin geldiğini düşünür gibiydi. Oysa öğretmen, K. ile aralarında ziyaret benzeri bir şey kararlaştırdıklarını ağırbaşlı haliyle ağır ağır anımsamaya başlamıştı sanki. "Tabii, siz Kadastrocu Bey'siniz," dedi öğretmen yavaşça, "birkaç gün önce kilise meydanında konuştuğum şu yabancı." – "Evet," dedi K. kısa keserek; o zaman terk edilmişliği içinde katlandığı şeyi, burada, kendi odasında kabullenmeyecekti. Frieda'ya dönüp, derhal önemli bir ziyarette bulunmak üzere çıkacağını ve oraya giderken üstüne olabilecek en iyi kıyafetlerini giymesi gerektiğini anlattı. Frieda, K.'ya başka soru sormadan, kendilerini yeni masa örtüsünü incelemeye kaptırmış olan yardımcıları çağırdı hemen; K.'nın çıkarmaya başladığı giysilerini ve çizmelerini aşağıdaki avluda özenle temizlemelerini emretti. Kendisi de ipten bir gömlek aldı ve ütülemek üzere mutfağa indi.K., şimdi masa başında yine sessizce oturan öğretmenle yalnız kalmıştı; adamı bir süre daha bekleterek gömleğini çıkardı ve leğende elini yüzünü yıkamaya başladı. Ancak şimdi, sırtı öğretmene dönük vaziyetteyken ona geliş nedenini sordu. "Sayın Muhtar'm talimatıyla geldim," dedi öğretmen. K. bu talimatı dinlemeye hazırdı. Ancak K.'nın sözleri su şarıltısından güçlükle anlaşılabildiğinden öğretmen yaklaşmak zorunda kalarak, K.'nın yakınındaki duvara yaslandı. K., elini yüzünü yıkadığı için ve yapacağı ziyaretin aciliyetine bağlı telaşı yüzünden özür diledi. Öğretmen bunu duymamış gibi yaparak, "Yaşını başını almış, emektar, muhterem adama karşı saygısız davrandınız," dedi. "Saygısızlık ettiğimi sanmıyorum," dedi K. kurulanırken, "ama kibarlık yerine başka şeyler düşünmek zorunda kaldığım doğrudur, çünkü kendinizin de faal bir üyesi olduğunuz bürokratik sistemin rezil uygulamaları –ayrıntılarını size anlatmak zorunda değilim– benim yaşamımı tehlikeye attı. Muhtar beni size şikâyet mi etti?" – "Kime edecekti ki?" dedi öğretmen, "hem edeceği birisi olsaydı bile, hiç şikâyet eder miydi o? Görüşmenizle ilgili bana dikte ettiklerinden kısa bir protokol hazırladım ve bunlardan Sayın Muhtar'ın yardımseverliği ve sizin yanıt biçiminizle ilgili yeterince bilgi edindim."
K., Frieda'nın bir yerlere koyduğu tarağını ararken, "Ne dediniz? Protokol mü? Görüşmeye katılmamış birisi sonradan benim gıyabımda protokol düzenliyor, öyle mi? Hiç fena değil. Neden protokol peki? Resmi bir görüşme miydi?" – "Hayır," dedi öğretmen, "yarı resmiydi, protokol de yarı resmi. Bizde her konuda sıkı bir düzen söz konusu olduğu için düzenlendi. Her neyse, şimdi böyle bir protokol var ve sizin onurunuza hizmet etmesi için hazırlanmadı." Yatağın içine kaymış olan tarağı K. sonunda bulmuştu. Sakin bir biçimde, "Var olabilir," dedi. "Bana bunu mu bildirmeye geldiniz?" – "Hayır," dedi öğretmen, "ama ben robot değilim, size kendi görüşümü söylemeden duramadım. Görevim, Sayın Muhtar'ın bir diğer yardımseverliğini kanıtlıyor; üstüne basarak söylüyorum, ben bu yardımseverliği anlayamıyorum ve bu görevi yalnızca konumuma bağlı zorunluluk ve de Sayın Muhtar'a saygım gereği yerine getiriyorum." K., yıkanmış ve taranmış, masa başında oturuyor, gömleğinin ve giysilerinin getirilmesini bekliyordu; öğretmenin kendisine ne getirdiğini pek merak etmiyordu, bunda hancının karısının muhtarla ilgili küçültücü düşüncelerinin de biraz payı vardı. "Öğle vakti geçti herhalde?" diye sordu K., gideceği yolu aklından geçirerek, ama sonra düzeltti ve sordu: "Bana muhtardan bir mesajınız olacaktı." – "Öyle," dedi öğretmen omuz silkerek, sanki böylece tüm sorumluluğu üzerinden atar gibiydi. "Sayın Muhtar, meselenizle ilgili kararın uzaması durumunda kendi başınıza düşüncesizce bir girişimde bulunmanızdan kaygılanıyor. Ben kendi adıma, bu kaygıyı neden duyduğunu bilmiyorum; bence istediğiniz gibi davranmanız en iyisi. Bizler sizin koruyucu melekleriniz değiliz ve gittiğiniz her yolda peşinizden koşmak gibi bir zorunluluğumuz yok. Ama ne yapalım, Sayın Muhtar farklı görüşte. Kontluk makamına ait olan kararı elbette çabuklaştıramaz. Ancak kendi yetki çerçevesinde geçici, gerçekten cömertçe bir karar almak istiyor, kabul edip etmemek size kalmış: Size şimdilik okulda hademelik teklif ediyor." K. kendisine neyin teklif edildiğinin üzerinde durmadı, ancak ona bir şeylerin teklif edilmiş olması önemli gibi geldi. Bu, şunu gösteriyordu: Demek ki muhtarın gözünde kendini savunabilecek ve öyle şeyler yapabilecek durumdaydı ki, köy yönetiminin kendini bunlardan koruyabilmesi için belli fedakârlıklara katlanması gerekiyordu. Hem bu iş çok ciddiye alınıyordu. Bir süredir burada bekleyen, öncesinde de protokolü hazırlamış olan bu öğretmeni muhtar buraya aceleyle göndermiş olmalıydı. Öğretmen, sonunda K.'nın düşüncelere dalmasına yol açtığı konuşmasını sürdürdü: "Ben itirazlarımı yaptım. Bugüne kadar hademeye ihtiyaç duyulmadığını belirttim, zangocun karısı arada bir temizlik yapar, öğretmen Bayan Gisa da ona gözcülük eder. Çocuklardan çektiğim bana yeter, bir de hademenin başıma dert açmasını istemem. Sayın Muhtar okulun çok kirli olduğunu söyledi. Ben de gerçek neyse onu söyledim, o kadar kirli olmadığını belirttim. Adamı hademe olarak alırsak, daha iyi mi olacak, diye ekledim. Kesinlikle olmayacak. Bu tür işlerden anlamamasının dışında, okul binasında yalnızca iki büyük sınıf var, bunların yan odaları bile yok; hademe ailesiyle birlikte sınıflardan birinde yaşamak, yatmak, hatta yemek pişirmek zorunda kalacak, bu da temizliği artırmayacaktır elbette. Ancak Sayın Muhtar bu kadronun sizin için bir can kurtarıcı olacağını, sizin bütün gücünüzle bunun hakkını vermeye gayret edeceğinizi belirtti; bunun dışında sizinle birlikte karınızın ve yardımcılarınızın emeklerinden de yararlanmış olacağımızı, böylelikle yalnızca okulun değil, okul bahçesinin de kusursuz bir düzene kavuşacağını söyledi. Bunların hepsini kolayca çürüttüm. Sayın Muhtar sonunda lehinize söyleyecek hiçbir şey bulamayarak güldü ve sizin kadastrocu olarak okul bahçesindeki çiçek tarhlarını mükemmel bir şekilde düzenleyebileceğinizi söyleyebildi yalnızca. Şakaya diyecek yok tabii, böylece verilen görevle size geldim." – "Boş yere kaygılanıyorsunuz, Öğretmen Bey," dedi K., "bu işi kabul etmeyi aklımın ucundan bile geçirmiyorum." – "Mükemmel," dedi öğretmen, "mükemmel, hiç duraksamadan reddediyorsunuz." Şapkasını aldı, eğilerek selam verdi ve gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şato
General FictionKafka Şato'da, tıpkı Dava'da da olduğu gibi şeffaflıktan yoksun, işlemeyen kurumlarla, otorite ve bürokrasiyi hicveder. Esrarengiz bir kont, ona ait bir şato; diktatörce eğilimler gösteren, hiyerarşi içindeki çok sayıda bürokrat... Roman, Avusturya...