-Jungkook-
Dans bitmişti ve biz acıkmıştık. Chaeyoung verdiği sözü tutarak beni bir kafeye götürdü.
"Eğlenceliydi değil Kook?"
"Evet gerçekten eğlenceliydi. En başta korkmuştum ama ilk kez tango yapıyordum."
Bir pasta ve iki tane espresso söylemiştik. Garson espressoları getirip masaya koydu. Ardından çift servis açtı. Chaeyoung ve benim zevkim uyuştuğu için ikimizde krokanlı pasta istemiştik. Garson çatal ve bıçakları masaya koyduktan sonra pastayı getirdiğinde ne kadar acıktığımızı fark etmiştik. Bir yandan pastadan yiyor bir yandan da sohbet ediyorduk.
"Jungkook. Yarın bir işin var mı?"
"Yok neden sordun?"
Tatlı kız rolüne büründüğünde bir şey isteyeceğini anlamıştım. Herhangi biri sesini inceltse bu bana çok itici gelirdi ama bunu Chaeyoung yapınca gözüme tatlı geliyordu.
"Lütfen reddetme. Benimle soju içmek ister misin?"
"Saçmalama Roseanne. Daha reşit değiliz. 17 yaşındaki liselileriz sadece. Bize içki vermezler."
Gözlerini hafifçe kısıp biraz gülümsedi.
"Eğer verirlerse benimle içer misin?"
İmkanı yoktu. Koredeki her market sigara ve alkol alımından önce kimlik kontrolü yapar. Bundan dolayı bizim içki işi yatardı. Olmayacağını bildiğim için tamam anlamında kafamı salladım. Chaeyoung büyük bir sevinçle ellerini çırptı. Beni peşinden en yakın markete sürükledi. Markete girmeden önce cep aynasını be makyaj malzemelerini çantasından çıkardı. Bir elime aynayı verdi ve bir elime de makyaj malzemelerini. Kendine ağır bir makyaj yaptı. Sonra bana döndü.
"Nasıl? Daha büyük görünüyor muyum?"
"Evet 1-2 yaş filan."
Gözlerini devirdi.
"19 yaşında gözükmem yeterli."
Gözlerini bana doğru iyice dikti. Kollarımı yanıma doğru itti ve resmen dibime girdi. Kafasını iyice bana doğru yaklaştırdığında kalbim çok hızlı atmaya başladı. Elini saçlarıma doğru uzattı.
"Seninde büyük gözükmen gerek."
Saçıma elleriyle dağınık bir şekil verdi ve sonrasında tekrar geriye doğru çekildi. Gülerek koluma girdi. Markete doğru yürürken makyaj malzemelerini ve aynasını tekrar çantasına koydu. Markete girdiğimizde rahat bir şekilde alkol reyonuna ilerledi. Sesini market çalışanının duyabileceği kadar yükseltti.
"Oppa, bu gün dersinin olmamasına sevindim. Yakında daha az görüşeceğiz."
Oppa mı? Erkek arkadaşıymışım gibi davranmaya başlamıştı bir anda. O rol yaparken bende şaşkın bir şekilde dikiliyordum yanında. Kafasını bana doğru döndürdü ve gözlerini iyice açtı. Bu hareketin bana ayak uydur demek olduğunu anladıktan sonra bende rol yapmaya başladım.
"Evet, üniversitem bitmiş olacak ve iş aramam gerekecek. Seninse derslerine odaklanman gerecek."
Oyunculuğum pek iyi değildi ama o memnun kalmış gibi gözüküyordu. İçki reyonundan iki şişe soju aldıktan sonra iki pakette ramen aldı ve kasaya ilerledik. Chaeyoung kasiyere doğru gülümsedi.
"Kolay gelsin."
Kasiyer gözlerini devirerek soju ve rameni kasadan geçirdi. Parayı ödemeden önce bize doğru baktı.
"Kimlik gerekiyor."
Chaeyoung elini çantasına atıp cüzdanını çıkardı. Sonra şaşırmış gibi tepkiler verdi.
"Oppa benim kimliğim evde kalmış sen seninkini verebilir misin?"
Kolay bahaneyi kendine saklamıştı ve benim şu an bir bahane uydurmam gerekiyordu. Elimi arka cebimdeki cüzdanıma attım. Bende şaşkın bir şekilde baktım.
"Ah, spor salonu için kayıt işlemi yaptırdım. Kimliğim orada kalmış olmalı."
Biz kasiyere, kasiyer bize bakıyordu.
"O zaman üzgünüm ki siz içki veremem."
"Beyefendi lütfen bize biraz yardımcı olun. Erkek arkadaşım üniversiteyi bitirmek üzere bense üniversite ikinci sınıftayım. İkimizde büyüğüz yani."
"Hangi üniversite?"
"Seul Ulusal Üniversitesi."
"Bana bir öğretmeninin adını söyle."
"Bayan Min."
Kasiyer hafifçe kafa salladı.
"İyi bir coğrafya öğretmeni."
Chaeyoung zafer elde etmiş şekilde güldü.
"Evet öyle."
Bu sefer kasiyer gülmeye başladı.
"Liselisiniz değil mi?"
Biz birbirimize bakarken adam gülüyordu.
"Bayan Min diye bir öğretmen yok ve coğrafya öğretmenini Bay Shin."
Chaeyoung kafasını sağa sola çevirdi. Kasiyer güldü ve tutan miktarı söyledi.
"Toplam 19.000 Won."
Cüzdanımdan parayı çıkarıp adam verdim.
"Teşekkür ederiz."
Sojukarı ve ramenleri alıp marketteki masalardan birine oturduk. Ramen paketine sıcak suyu doldurduktan sonra sojuların kapaklarını açtım. Elimizdekileri alıp dışarıdaki masalardan birine geçtik. Chaeyoung hızlıca içmeye başlamıştı. Sadece 3 yudum aldıktan sonra başı dönmeye başlamıştı.
Hava kararmıştı ve sokak lambaları yanmıştı. Chaeyoung tüm şişeyi bitirdikten sonra zil zurna sarhoş olmuştu. Bende onun bir kolunu omzuma attıktan sonra, belini tutmuştum. Çağırdığım taksi geldiğinde arka koltuğa yerleştim ve oturduğumuz siteye gitmesini söyledim. Taksideyken Chaeyoung bana bakarak gülemeye başlamıştı. Ne cevap vereceğini bilmediğim için taksiden inmeyi beklemiştim. Chaeyoung'un evinin önüne geldiğimizde taksiye ücretini verip kapıyı açtım. Evin önüne doğru bir kaç adım gittikten sonra durdum.
"Neden gülüyorsun Roseanne?"
Sırıtmaya devam ederken olduğu yerde duramadığı için sallanıyordu.
"Yakışıklısın."
Gözlerim yerinden çıkacakmış gibi açıldı.
"Seni öpmek istiyorum Kook."
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Don't Want To Lose You | ROSÉKOOK
Любовные романы"Evet, kesinlikle eminim. Bu dünyadaki en güzel uyku, koku ve histi." ~Chaeyoung~ #2 #rosekook 19.01.22 #3 #rosekook 22.01.22 #2 #rosekook 23.01.22