lunch

226 15 0
                                    

-Jungkook-

Eve döndüğümde babam beni yanına çağırmıştı. Hiç olmadığı kadar kibar ve iyiydi. Bana cidden oğluymuşum gibi davranıyordu. Bir süre şaşkınlık yaşadıktan sonra hafifçe sırıttım. Ne olduğunu anlayamamıştı.

"Sen cidden acınası bir adamsın."

Yüzüme garip bir şekilde bakıyordu.

"Şirketinin geleceği benim ellerimde olduğu için bu kadar iyisin. Eğer o kızla arkadaş olmazsam büyük bir yatırımı kaybedersin."

Kafamı hafifçe geriye attım.

"Sırf inat için o kızla arkadaş olmak istemezdim. Ama ne yazık ki onunla çoktan arkadaşız."

Tekrar ona baktığımda rahatlamış gözüküyordu.

"Ama onunla kendi isteğim için arkadaşım. Kendini kazanmış gibi hissetme."

Oturduğum yerden hızla kalktım ve odama döndüm. Yatağıma yattım ve hızlıca uyudum.

.

.
Sabah yine erken kalktım ve hızlıca üstümü değiştirdim. Çantamı alıp aşağıya indim. Kahvaltı sofrasında Cho Hee'ye birşeyler yediren Bayan Min beni kapıda durdurdu ve masanın başına oturttu. Bir kaç lokma bir şey yedikten sonra Cho Hee'nin yanağına kocaman bir öpücük kondurup ayakkabılarımı giydim.

Evden çıkıp yürümeye başladım. Okuluma gittiğimde çantamı sırama koyup tuvalete gittim. Tuvalete girdiğim sırada arkamdan bir kaç kişi geldi. Onlar gelmeden önce tuvalet kabinine girdiğim için beni görmemişlerdi. Konuşmaya başladılar

"Jungkook kızlarla konuşmuyor gibi davranıyordu. Ama kızlardan en güzelini bekliyormuş sanırım."

"Tanrım o kız sınıfa girdiği anda onu çok beğendim. Ama o or*spu Jungkook'un yanına gitti."

Soğukkanlı bir şekilde tuvaletin kapısını açtım. Ellerimi yıkamak için lavaboya yöneldim. Gözlerini 4 açmış bana bakıyorlardı.

"Neden bakıyorsunuz?"

Gözlerini başka yerlere çevirdiler. Kapıya doğru gittim. Bir kaç adım attıktan sonra kafamı arkama doğru döndürdüm. Kapıyı sertçe kapattım.

Bu okulda kimse bana zorbalık yapabilecek kadar cesur değildi. Ama Chaeyoung yeni gelmişti ve benimle arkadaştı. Yani onlar için iyi bir adaydı. Ondan uzak durmam iyi olurdu fakat bu seferde onunla alay ederlerdi. Mantıksız bir karar vermeden önce ne yapmam gerektiğini ona sormam lazımdı.

Sınıfa ve okul bahçesine baktıktan sonra kantine girdiğimde onu gördüm. Yanına gidip yavaşça kulağına doğru eğildim.

"Bir dakika konuşabilir miyiz Chaeyoung?"

Başını hafifçe sallayıp oturduğu yerden kalktı. Birlikte bu saatlerde tamamen boş olan sınıfa gittik.

"Hiç uzatmadan konuya gireceğim. Senden uzak durmamı ister misin? Yani okulda."

"Neden böyle bir şey isteyeyim?"

"Seninle arkadaş olduğumuz için sana kötü davranıyorlar. Yanılıyor muyum? Eğer birbirimizden uzak durursak sende daha iyi arkadaşlar edinirsin."

"Şu an yeteri kadar arkadaşım var. Eğer seninle arkadaş olduğum için beni sevmeyenler varsa sevmemeye devam edebilirler. Ayrıca seninle olan hâlimden gayet memnunum."

Gülümsedim ve kafa salladım.

"Peki o zaman. Bana olan borcunu bu gün ödemek ister misin?"

"Tabi ki isterim. Ama eve uğramam gerekecek."

"Sıkıntı değil. Sana eşlik edebilirim."
.
.
Okul çıkışında Chaeyoung ile birlikte evlerine gittik. O üstünü değiştirmek için odasına gittiğinde bende salondaki resimleri inceledim. Fotoğraflarda sadece büyük ihtimalle Chaeyoung'un annesi ve babası olduğunu düşündüğüm bir kadınla erkek vardı. Chaeyoung'un ise ya çok küçükken ya da çok büyükkenki fotoğrafları vardı. Chaeyoung aşağıya indiğinde ona sordum.

"Annem ve babamın işleri çok yoğundu. Bu yüzden bebekken bana bakamadılar. 8 yaşıma kadar büyükannem bana baktı. O öldükten sonra Avustralya'ya okumaya gittim. Orada yurtta kaldım. 1,5 yıl önce tekrar buraya döndüm. Bundan dolayı fotoğraflarımız böyle."

Birlikte dışarıya çıktık. İlk önce ne yapacağımıza karar vermemiz gerekiyordu.

"Ne yapmak istiyorsun Chaeyoung?"

"Bunu benim sana sormam gerekiyor. Ne istiyorsan onu yapalım. Bu gün her şeyi ben ısmarlıyorum."

"O zaman bu gün fazla masraflı olacak senin için."

Gülerek ilerlemeye devam ettik. Birlikte Gangnam'a gittik.

"Buralarda çok güzel Tteokbokki yapan bir yer var. Oraya gidelim."

Chaeyoung beni başı ile onayladı. Ama cuma günü olması nedeniyle Gangnam tıklım tıklımdı. Chaeyoung'un kolundan tutup onu kalabalık içinde çekiştirmeye başladım. Ara sokaktan girerek daha az kalabalık bir alana gittik. Buradaki yolları bildiğim için kaybolmadan Tteokbokki dükkanına ulaştık. Birer porsiyon söyledik ve boş bir masaya oturduk. Tteokbokkiler gelince yemeye başladık.

"Chaeyoung beğendin mi?"

"Evet. Çok güzel."

Biraz durdu.

"Bu arada, bana Roseanne diyebilirsin. Yani demen güzel olur. Yakınlarım bana Roseanne diyor."

"Tabi olur. Ama neden Roseanne?"

"Avustralya'da kullandığım ingilizce adım. Büyük annem Rose adını seviyordu. Bende biraz değişiklik katmak amacıyla adımı Roseanne yaptım."

"Ne kadar güzel. Benim ingilizce adım olsaydı ne olurdu acaba?"

"Sana sadece Jungkook yakışıyor sanırım. Hiç bir ingiliz adının hissini vermiyorsun insana."

Bir yandan sohbet ediyor bir yandan yemek yiyorduk. Chaeyoung heyecanlı bir şekilde konuşmaya başladı.

"Jungkook. Sana bir şey söylemem gerek."

"Dinliyorum Roseanne."

"Ben birinden hoşlanıyorum."

...









I Don't Want To Lose You | ROSÉKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin