cafe

185 13 1
                                    

-Jungkook-

İki gün sonra buluşacaklardı. Bir yanım onlar için en mutlu olanı istiyordu, diğer yanımsa sadece bencil olmayı. Bu işe burnumu sokan bendim ve şu an diyebileceğim tek bir lafım bile yoktu. Peki, eğer onlar için iyi olacaksa arkadaşımı kaybetmeye hazırım.
.
.
"Chae, seni daha ne kadar beklemem gerekiyor? Lisa kafede ağaç olmuş."

"Hemen geliyorum. Ara ve 10 dakikaya orada olacağımızı söyle."

"Şaka mısın Roseanne? 10 dakikaya orada olmamız için uçmamız lazım."

Chaeyoung cevap vermedi. Yaklaşık 5 dakika sonra aşağıya indi.

"Bravo artık oraya ulaşmamız için ışınlanmamız gerekiyor."

"Jungkook, taksinin kapının önünde olduğunu söyledin. Araba mesafesi ile sadece 15 dakika bir yol. Yani hemen orada oluruz."

Ayakkabılarımızı giyip taksiye bindik. Lisa'yı daha fazla bekletmemek için şoföre hızlı gitmesini söyledik.

"Tanrım, daha ne kadar kötü bir gün yaşayabilirdim. Telefonum masanın üzerinde kaldı Chaeyoung. Ve şu an geri dönecek vaktimiz yok."

"Ben Lisa ile otururken sen geri dönüp evden alabilirsin. Sana evin anahtarını veririm."

"Sıkıntı değil. Telefonsuz kalsam ölmem sanırım."

Kısa bir süre sonra kafeye vardık. Taksiye ücreti ödedikten sonra içeriye geçtik. Lisa'nın olduğu masaya gittik ve oturduk. Lisa kaşlarını çatmış bize bakıyordu.

"Saat 15:30 demiştik değil mi?"

"Evet Lisa."

"Saat şu an kaç Chae?"

"16:07"

"Bu da demek oluyorki tam 47 dakikadır senin hazırlanmanı bekliyorum. Sen beni çıldırtmayı çok iyi beceriyorsun."

Lisa beklemekten nefret ederdi. Sadece 5 dakika bile beklese bize kızarken onu 47 dakika bekletmek bizim hiçte iyiliğimize olmamıştı.

"Her neyse Lisa. Bir dahakine Chaeyoung bu kadar hazırlanmaz. Ne yiyoruz?"

"Ben bir şey yemiyorum."

"Neden yemiyorsun Chae?"

"Delirdin mi Lisa? İki gün sonra randevum var. Eunwoo'nun önüne şiş bir yüzle mi çıkmamı istersin."

"Neden bu kadar özeniyorsun anlamıyorum. Eunwoo yıllardır arkadaşım ve eğer onu biraz tanıyorsam eşofmanla gelme ihtimali yüksek."

"O kadar rahat bir insan gibi görünmüyor aslında Jungkook."

"Lisa iki yıldır bizim sınıfta olman Eunwoo ile ilgili hiç bir bilgi sahibi olmadığın gerçeğini değiştirmez."

Lisa kafasını menüye çevirdi. Bense garsonu çağırdım.

"Ben Devils Fudge Cake istiyorum."

"Güzel görünüyor. Bende aynısından alayım."

Garson Chaeyoung'a doğru döndü. Siparişini söylemesi için hafifçe başını salladı.

"Su."

"Su? Sadece su mu?"

"Evet. Sadece su."

Garson gittikten sonra Chaeyoung bize döndü.

"Bunda şaşırılacak ne var anlamadım."

"Büyük ihtimalle bu kafeye gelen herkes en azından bir kurabiye sipariş ettiği için, sadece su istemene şaşırmıştır."

Kekler geldiği zaman Chaeyoung'un ağzı sulanmıştı. Ellerini yıkamak icin lavaboya gittiğinde garsondan bir çatal daha istedim. Sonra Lisa'ya serçe parmağımı uzattım.

"Lisa benimle iddiaya girer misin? Chae bu pastadan kesinlikle bir çatal alacak. Hatta hepsini bitirebilir bile."

Lisa serçe parmağını benim serçe parmağıma doladı.

"Bence kendine hakim olacak ve yemeyecek. Bu sefer cidden kararlı duruyor."

Parmaklarımızı çözdük ve yemeye başladık. Chaeyoung geri döndüğünde biraz tabaklarımıza baktı ve suyunu içti.

"Chae. Yemek istemez misin?"

"Çok isterim. Ama yapamam."

Lisa gülmeye başladı. İddiayı kaybedeceğimi anlamıştı. Bir kaç dakika sonra Chaeyoung eline çatalını aldı.

"Sanırım biraz yesem bir şey olmaz. Sonuçta bir çatal aldım diye yüzüm arı sokmuş gibi şişmeyecek."

Bir çatal almıştı. Ama aldığı bir çatal yaklaşık 3-4 çatal tekabül ediyordu. Bu sefer ben gülmeye başladım.

"Lisa kaybettin."

Chae tamamen pastaya odaklanmıştı. Sadece bir çatalla kalmamıştı. Pastanın çoğunluğunu yemişti.

"Bu benim pastamdı Bayan Roseanne. Şimdi bana bir pasta borçlusunuz."

"Üzgünüm Jungkook Bey ama yanımda cüzdanım mevcut değil. Yani hesaplar sizden."

Hesabı ödeyip kalktık. Lisa, Chaeyoung'un evinde kalacağı için üçümüz birlikte evlerine gittik.

"Ben telefonumu aldıktan sonra giderim."

Chaeyoung kapıyı açtı. Evde kimse olmadığı için üst katta çalan telefonumun sesi gayet net duyuluyordu. Birisi beni üst üste arıyordu. Hızlıca telefonumu almaya gittim. Üvey annem, Bayan Min, babam ve Yoongi hyung beni defalarca kez aramıştı. Hızlıca üvey annemi aradım.

"Jungkook, sonunda açtın. Çabuk evin arkasındaki özel hastaneye gel. Cho Hee çok kötü durumda."

...

I Don't Want To Lose You | ROSÉKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin