14: ''MICHAEL''

3 0 0
                                    


Önceki Bölümden;

Telefon üçüncü çalışta açılmıştı.

-Alo?

-Alo, Kaan. Nasılsın? Okula teşrif etmeyi düşünür müsün?

-Hahah, komikti bu. Ya biraz sorun oldu. Ondan yoktum birkaç gündür.

-Bir kaç gün mü? Hafta olmuş olabilir.

-O kadar oldu mu ya? Neyse, dediğim gibi. Yarın geliyorum.

-Gelmene engel olan sorun neydi?

-Iıı, şey yaa. Anneannemi kaybettik. Memlekete geldik onun için. Gelmişken babam işlerini halletti.

-Geçmiş olsun. Bak ne diyeceğim; yarın sınav var, biliyorsun değil mi? Bugün fizik olduk.

-Aaa, sınav mı? Ben onu unutmuşum ya. Ne sınavı var yarın?

-Tarih.

-Tamam, ben bakarım ona bu akşam. İyi ki hatırlattın, teşekkür ederim. Aramasan haberimiz olmayacak.

-Rica ederim. Telafi sınavlar başlayınca da fiziğe gir, unutma.

-Tamam, ben hallederim onu.

-Tamam, ben seni tutmayayım o zaman. Tarih çalışacaksın.

-Aslında 15 dakikalık iş.

-Kaan, düzgünce çalış. Fizik zordu, bir de Tarih'i düşün.

-Tamam, tamam, tamam. Görüşürüz o zaman.

-Görüşürüz. 

-----

Bölüm 14: Michael                                                                                                                                         


''Koş Alev, koş!''

Artık bacaklarımı hissetmiyordum. Bugün yine sıradan rutinimi yerine getirmiş, okula geç kalmıştım. Ve dersin başlamasına az bir zaman kalmıştı. Üstüne bir de kıyamet koparcasına yağmur yağıyordu, hayır yani ben de bugün telaşla montumu da almadım. Sonunda okul binasına girmiştim. 

Üstüm ıslak bir halde merdivenlere yöneldim. Üzerimden şıpır şıpır su damlıyordu. Sınıfa ulaştığımda mutluluktan ölmek üzereydim. Şuraya yığılıp kalabilirim. Artık sıcağa kavuştum. Islandığı için ağırlaşan okul çantası, spor ayakkabı giydiğim için ıslanmış ayakkabılar ve sırılsıklam okul forması hiç de güzel bir kombin değildi. Sırama yönelince onu gördüm.

Kaan,

gelmişti.

---

Dersler bitmiş, eve dönüş yolundaydık.

-Eee, naber? Kaan'cığım. Beni özlemişsindir. 

-Oğlum sen özlenilecek birisi misin? 

-Aşk olsun Volkan. Özlenmeyeyim de ne yapılayım?

-Mesela ters çevrilip düz s...

-Evet, evet. Sizi baya özledim, hepinizi.

-Nerelerdeydin oğlum? 

-Anneannem vefat etmişti. Onu çok severdim. Babam eve bile gelmezdi. Annem zaten... Beni anneannem büyüttü. Emeği çok bende. Son görevimi yerine getirmek istedim. Anneannem Fransa'da yaşıyordu. Ülke dışındaydım yani.

-Geçmiş olsun.

-Sağ olun. E, siz nasılsınız bakalım?

-Hiiç, işte öyle Mert'in kendisi gibi boş esprilerine katlanıyoruz falan. 

-Nasıl ya? Benim esprilerime hakaret etme hakkını nerede buldun sen köle? Kralına itaat et. 

-Bak, bir sallandırırım seni çatıdan var ya. Elimden alamazlar lan seni.

-Sakin olalım.

-Neyse bak Kaan. Sana da patlatıyorum bir tane. İngilizler kendi kıllarına ne der?

-Bilmem, ne der?

-Michael.

-...

-...

-...

-Hani İngilizce me ben demek ya. Michael nasıl okunuyor? May-kıl. Yani benim kılım. 

-Şey, benim bir yere uğramam lazım. Hoşça kalın.  

Kaan koşar adım yanımızdan uzaklaştı.

-Oğlum seni var ya. O ne biçim espri lan? Senin beni böyle ucuz esprilerle rahatsız etme hastalığın mı var?

Volkan, Mert'in boğazına yapışmıştı. 

-Hığğk. İmd..aa..tt. A.. lev. Ya..rdım ... et!

-Bunu hak ettin Mert. 

Mert'i Volkan'ın onu parçalayabilmesi için tek başına bıraktım. Karşı kaldırıma geçtim. Sokaktaki teyzeler vahşi köpek görmüş gibi bakıyordu onlara. 

Kulaklığımı taktım, otobüsteki yerimi aldım, müziğe ritim tutarak eve doğru yol aldım.

DEVAM EDECEK...

---

Kısa bir aradan sonra tekrar beraberiz. Çok yoğunum, biraz kısa oldu, kusura bakmayın. Şu aralar bölüm günü oturtmaya çalışıyorum. Şimdilik pazar günü. Haftaya pazar görüşürüz!

Oy vermeyi ve yorum yapmayı lütfen ama lütfen unutmayın. 

Bayy.

-yazarcık 



Ölüme Giden Yol (DÜZENLENECEK)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin