Kutay etrafını çevreleyen kahverengiyle tekrar ağlamaya başlamıştı. Tam toparlandım derken aklına lanet anıları doluyordu.
Ona güvenmişti!
Onu sevmişti!
Onunla mutluydu!Ama..
Anlamalıydı. O an belki fark edemedi ama pembelerin arasındaki koyu yeşilleri fark etmeliydi.Anlamalıydı ulan.
Onun da herkes gibi gideceğini anlamalıydı.
Ne sanmıştı ki?
Önceki bölümlerde de konuştuğumuz gibi kimseye güvenmemeyi o da yeni öğrenmişti.
Dayanamıyordu artık.
Beklemişti, o kadar çok beklemişti ki.
İlk önce 13 gün bekledi belki yine düşünüyordur dedi. Gelmedi.
Üstelik 13 gün sonra doğum günüydü. Sürpriz yapar sanmıştı. Belki bir mesaj da olurdu. Çok mu zordu?
Gideli tam tamına 65 gün olmuştu.
Artık kendisini geçmişti. Neredeydi? Nasıldı? Neler yapıyordu?
Ağlamasını durdurmasına imkan yoktu artık. Mavilerle kahverengiler karışıp etrafını sardı. Görmek istemiyordu artık. Onun hissettirdiği pembeyi, moru, turuncuyu özlemişti. Eskiden gördüğü siyah, gri ve kahverengilere geri dönmüştü. Sanmıştı ki... her neyse artık bir anlamı yoktu sonuçta, değil mi?
Kapısının tıklatılmasıyla kapıya gitti. Bir an için heyecanlansa da her zamanki gibi başka birileri diye düşünmüştü. Ama hey, onun başka tanıdığı yoktu ki!
Kapının deliğinden baktığında bir adam duruyordu. Kutay kendisinde olan sarıyı gördü adamda. İyi de adam niye heyecanlanmıştı?
"Buyrun, kime bakmıştınız?"
Kapıyı açınca bir pembe sardı etrafı ama o değildi, biliyordu. O olsaydı kaybolmazdı bu renkler.
"Aslında şuradaki beyefendi -her ne kadar adını söylemememi ya da onu göstermememi istese de- size bunları vermemi rica etti."
Adamı hatırlamıştı. Kafeyi kapatmadan hemen önce ekler almaya gelen adamdı. Hatırlıyordu çünkü özellikle 13 tane istemişti. Sohbet edecek hali olsa sorardı neden diye ama o gücü kendisinde bulamıyordu. İlk zamanlar ne zaman biri ekler istese hüzünlenirdi. Sonra alışmıştı. Alışmalıydı.
Adamın gösterdiği yere bakmadı bile. Hoş, baksa da göremeyeciğini biliyordu. Adamın elindekine baktığında etrafı mor bir kurdele ile sarılmış, üstüne turuncu küçük süslerden koyulmuş pembe bir paket olduğunu gördü.
Teşekkür edip aldı kutuyu ve kapıyı kapattı.
Açtığında kendi pastanesinden olduğunu gördü. İçinde de ekler vardı. Bir de not.
Sevgilim Kutay'a,
Biliyorum bana çok kızdın ve herkes gibi olduğumu, seni bırakıp gittiğimi düşündün. Ama sana yemin ederim öyle değil. Yalan söylüyorsam ekler boğazımda kalsın yerken. Ben sadece seni hak etmiyordum tamam mı? İyi biri değildim. Göründüğüm gibi değildim. Halüsinasyonlar görüyordum, sinirlerime çok hakim olamıyordum. Sen yanımdayken sinirlerim yatışırdı, orası ayrı ama. Ben çok korktum seni biriyle karıştırırsam, yanlış kişinin yanında olursam diye. Tedavi süremin bitmesini bekledim. Birkaç gün fazladan bekledim. Neden mi? Çünkü 13'ün katı olmalıydı. O bize uğur getirmeliydi. Herkese uğursuzluk getirenin bize uğur olmasını istedim. Şimdi beni ister misin bilmem ama eklerden ben de yiyebilir miyim? İzin veriyorsan kapını aç sadece. Hayır, hayır istemesen de aç yalvarırım, inat etme lütfen. Affet şu salak sarı kafayı.
Eklerinin alıcısı,
Kapıyı açmayacaktı. Açmayacaktı.
Ama beyni de istiyordu artık. Şu an anlamıştı. O sarı, adamdan değil sevdiğinden geliyordu. Pembeden ağır basmıştı sarı. Duydu renkleri. Turuncu, sarı, kahverengi, siyah, beyaz, mavi, yeşil, mor, pembe, gri, kırmızı. Karıştı hepsi. Zihnini çok zorluyordu.
Kapıyı açıp affeden klişe karakter değildi o.
Ya da öyleydi?
Açar açmaz üstüne atlamadı en azından. O kadar da hâkim olsaydı kendine.
![](https://img.wattpad.com/cover/298361152-288-k229316.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buldum mu? (bxb)
General Fiction[Tamamlanmıştır (×2)] Sevgi ya da aşk yalan mıydı? Ya da durun bir dakika asıl soru: Var mıydı? Bilmiyordu. Ama aramaktan da hiç vazgeçmemişti. Bulmuş muydu? İyi okumalar,