Ulaş elimden tutup beni hızlı bir şekilde nereden bulduduğunu anlamadığım arabaya bindirdi.
"Arabayı nereden buldun?"
"Kiraladım." Tek kaşımı havaya kaldırdığı da bana gülüp yanağıma bir buse kondurdu.
Navigasyonu açıp anlamadığım bir şeyler yazdıktan sonra navigasyondaki yeri tarif eden sesi dinleyerek ilerlemeye başladı.
"Ulaş, nereye gittiğimizi söyleyecek misin?"
Bana bakıp saniyeler sonra tekrar yola döndü.
"Bizim anlaşmamız vardı belki hatırlamıyorsun ama seninle birlikte bir senin isteğini bir de benim isteğimi yapacaktık. Ben aslında bu anlaşmaya hiç uymayıp senin dediklerini yapmayı istiyorum ama sadece bu şeyi yapmayı hep istiyordum ve bunu da seninle yapmak istiyorum."
Kafamı eğip kaldırdım "Peki... Ne o?"
Gülüp onaylamaz şekilde kafasını salladı "gidince göreceksin yabancı."
Hala sesi buruktu. Yüzündeki gülümse yerleştiği gibi geri siliniyordu. Onu üzmek en son istediğim şey, böyle olacağını hiç düşünmemiştim bu günün. Normal bir şekilde dün nasıl yaşıyorsam öyle yaşarım derdim ama böyle olacağını hiç düşünmedim.
Yol boyunca konuşmadım. İkimizin de öyle bir niyeti yoktu. Radyonun sesi kısık olmasına rağmen o kadar sessiz ki ortam gayet net duyuluyor şarkı. Elini uzatıp elimi tutunca ona baktım. Bana bakmadan yola bakıyordu. Tebessüm edip ben de yolu izleme işine koyuldum. Yol daha çok denizin yanında biraz yüksekte kalıyordu. Rahatlıkla Ege Denizini seyredebiliyorum. Burası sahil kenarlarından uzak olduğu için kalabalık değildi hatta sadece bazı yerlerde iki - üç insan anca görülüyordu.
Hani tatile giderken uzun yolda harika manzaralara şahit olursunuz ya, işte şu an izlediğim yol da öyleydi.
Keşke öyle bir şansım olsaydı da Ulaş ile birlikte o tatil yoluna çıkabilseydik. Onunla uzun yol yolculuğu yapmayı o kadar istedim ki kendimi tutamayıp sordum.
"Ulaş?"
"Söyle güzelim."
"Uzun yolculuğa çıkalım mı?"
Anlamadığını belirterek bana döndü "nasıl?"
"Senin yapmak istediğin şeyi yaptıktan sonra adada sanki uzun bir yolculuğa çıkıyormuş gibi dolaşalım."
"Arabayla mı?"
Kafamı salladım "hı hı. Sanki tatile gidiyoruz da onun için yola çıkmışız gibi."
Gülerek gözlerini kıstı. "Peki bundan benim çıkarım ne?"
Anlamayarak bedenimi ona çevirdim. "Ne demek benim çıkarım ne?"
"O zaman sen de yolda benim hanımımmış gibi aldıklarımızı ben araba kullanırken bana yedir."
Gülerek Kafamı yana çevirdim "çocuk musun Ulaş ne demek yedir."
Omuz silkti "Bana ne, eğer yapmazsan hiç bir şey yemem."
Kıkırdayıp önüme döndüm. "İyi tamam."
"Peki hanım."
"Ne?"
Gülerek arabayı kullanmaya devam ederken parmağımı ona uzattım. "Şimdi değil, senin istediğin şeyi yaptıktan sonra."
"Hay hay efendim."
Elimi yeniden tutup arabayı kullanmaya devam edince ben de yüzümde oluşan gülümsemeyle yolu izlemeye devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece 48 Saat
Roman pour Adolescentskim yalnızca yaşayacağı bir 48 saatin böyle güzel olacağına inanır. Peki kim sadece 48 saatte birine inanıp güvenip her şeyiyle tüm kalbini, hayatını, gençliğini, geleceğini, sevgisini sadece adını bildiği sadece kusurunu ve adını söylediği birine t...