Ulaş'dan;
Duyduğum sesle uyanıp etrafıma bakındım. Ağlıyordu... Defne başını tutmuş bir yandan acıyla inliyor bir yandan da kriz geçirir gibi ağlıyordu. Korkuyla ayağa kalkıp yanına gittim. Omzumda uyuyup boynu tutulmasın diye onu yatağa yatırmıştım.
Defne her ağlayıp acı çektiğinde ben de yüreğimde bir sızı hissettim. Hemen yanına gidip yüzüne serpilmiş saçlarını çektim. "Defne... Defne uyan güzelim. Hadi bak ben burdayım."
Uyanmıyor başını tutup daha çok ağlıyordu. Hastalığının sebep olduğu bir ağrı olduğu belliydi ama yanımda ne onu durduracak bir ilaç vardı ne de ne yapmam gerektiğini biliyordum.
Hemen cebimden telefonu çıkarıp Selin'i aradım.
"Alo."
"Alo, Ulaş iyi misin bu saatte bir sorun mu oldu."
"Uyuyor muydun? Selin sana ihtiyacım var."
"Hayır... hayır nöbetteyim ne oldu söylesene."
"Selin, Defne... Defnenin başı ağrıyor sanırım. Ben ne yapacağımı bilmiyorum..."
Sözümü yarıda kesen Defne'nin acı içinde bağırması oldu. Kendinde değildi ve ne yapacağımı cidden bilmiyorum. O acı çektikçe ve ben hiç bir şey yapamadıkça kendimden nefret ediyordum.
"Tamam. Sakin ol şimdi beni dinle. Bişey yapamazsın. İlaç da fayda etmeyecektir muhtemelen. Sırt üstü yatıyor öyle değil mi?"
Hem başımı sallayıp hem de cevapladım "e... evet."
"Tamam onu kaldırıp dik oturmasını sağlaman gerekiyor. Beyne baskı yapıyor tümör."
Sıkıntılı bir nefes verdi "Ulaş buraya gelemez misiniz?"
Hem Defne'yi kaldırıp hem de cevap verdim "Mersin'de değiliz."
"Tamam beni dinlemeye devam et. Uyandırmaya çalış. Gözleri açık olsun ayrıca kusturmaya da çalış, rahatlatabilir."
Dediğini yapıp Defne'yi hafif sarsmaya başladım "Defne. Hadi güzelim lütfen uyan... lütfen."
O kadar çaresiz hissediyorum ki kendimi. Elimden hiç bir şey gelmemesi o kadar koyuyor ki bana.
Dolan gözlerimi silip acı ile inleyen Defne'yi uyandırmaya çalıştım.
Gözlerini tam açamıyordu ama açmaya çalıştığını görünce bu küçücük umutla Selin'e haber verdim "uyandı. Gözlerini açamıyor ama uyandı."
"Başı çok ağrıyor..."
Onun dediğini duramayacak kadar Defne'ye odaklanmıştım.
"Ul... Ba... m... a..."
Konuşmaya çalışıyordu ama ne dediğini bir türlü anlayamayınca tam telefona baktım ki Selin cevap verdi "konuşma bozukluğu yaşıyor Ulaş. Konuşturma. Daha fazla zorlama. Kusturmaya çalış."
Konuşma bozukluğu...
Dayanamayarak gözümden akan yaşla hızla Defne'ye döndüm.
Nasıl bu kadar çaresiz bırakabiliyor insanları... neden böyle olmak zorunda ki. Sesini duyamamak ne kadar zor biliyor musun. Kelime birleştiremiyorsun ama sen konuş diye ben dünyayı veririm.
"Ulaş beni duyuyor musun? Kusması gerekiyor."
"Nasıl yapacağım!"
Sinirden bağırdığımda aslında sinirim Defne'nin acı çekmesine neden olan şeyeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece 48 Saat
Novela Juvenilkim yalnızca yaşayacağı bir 48 saatin böyle güzel olacağına inanır. Peki kim sadece 48 saatte birine inanıp güvenip her şeyiyle tüm kalbini, hayatını, gençliğini, geleceğini, sevgisini sadece adını bildiği sadece kusurunu ve adını söylediği birine t...