4. Bölüm: ~Hayat~

39 5 3
                                    

Dönme dolaptan indikten sonra birlikte balerine doğru yürümeye başladık. Yağmurun altında böyle bir şey deneyimlemek harika değil mi? Kafamı kaldırıp gökyüzüne baktım. Teşekkür ederim Allah'ım bana bunu böyle bir zamanda bile olsa yaşattığın için.

Dikkatli davranıyordu bana karşı Ulaş her defasında. Belli etmemeye çalışsa da o da çok korkuyordu. Onu rahatlatmak adına ben daha doğal davranmaya çalışıyorum.

"bunu yapacağıma inanamıyorum." dedim heyecan dolu sesimle ona dönerek. kafasını gülerek salladı "ben de inanamıyorum bunu yaptığıma." benimle dalga geçiyordu resmen. onun önünde durdum "sen kaçak oynuyorsun oyunu..."

"sen kurallarına göre oynuyorsun yani?" tek kaşını kaldırmış muzip bir ifadeyle bana bakıyordu. Gülerek kafamı salladım. "balerine binmek mide bulandırıcı değildir." Ulaş balerine binmenin mide bulandırıcı olduğunu düşünüyordu benim aksime. kafasını kaldırıp gökyüzüne baktı "evet öyledir hele de böyle bir havada." onun bu hali o kadar tatlıydı ki, yüzünü buruşturmuş karşıdaki balerine bakıyordu. bir kahkaha atıp ellerimi dizlerimin üzerine yerleştirerek öne doğru eğildim. Ulaş bu hareketimle direkt bana dönü "yoruldun mu?" kafamı iki yana salladım. "ben kolay kolay yorulmam bayım." dudağının bir kenarı yukarı kıvrıldı "hadi o zaman yabancı, görevlerimizi tamamlayalım." elini uzatınca elini tuttum ve balerinin ıslanmış demir koltuklarından birine oturduk. Ben köşede oturuyordum Ulaş ise hemen yanıma yerleşip biraz üzerime doğru eğilince ne yaptığına bakmak için kafamı çevirdiğimde siyah gözleri benimkileri buldu.

Soğuktan üşümüş nefesi yüzüme vuruyordu. Burnunun ucu da aynı nedenden kızarmıştı, benim de ondan aşağı kalır yanım olmadığını biliyordum ama ben onun kadar büyüleyici göründüğümü hiç sanmıyorum. Dudağında yine o muzip gülümseme belirince bakışım kısa bir an oraya kaysa da tekrar gözlerine çıkardım. "Önce güvenlik." diyip kenardaki kemeri karnımın üzerinden geçirirken hala bana çok yakın duruyordu. Kısa bir an durup öylece yüzüme baktı "çok güzel koktuğunu söylemiş miydim daha önce yabancı?" öylece gözlerine bakılı kaldım. ben güzel mi kokuyordum?

Soğuktan mı bilmiyorum ama şu an ayağım tutmuyor. tekrar nefes verip gülerek geri çekildi. O geri çekilirken nefesi yüzüme değip havaya karıştı. işte bu... bu hayattı.

onunla birlikte benim de yüzüme aptal bir gülümseme yayıldı. kesinlikle iyi değilim. Alt dudağımı dişlerimin arasına alıp kafamı eğdim. Aptal gülümseme neden gitmiyordun yüzümden?

Derin bir nefes içime çekip balerin çalışmasını bekledim. Ben kendimi topladığım anda balerin de yavaş yavaş harekete geçmeye başladı "işte başlıyoruz. Üzerine kusarsam bu benim sorunum değil yabancı" gözlerimi devirip ona baktım "abartma daha yeni başlıyoruz."

"Ben de onu diyorum... bu daha başlangıç." Gülerek önüme döndüm. Sözüne sadık kalıyordu ama... "çok şikayet ediyorsun." Bana dönüp gözlerini belertti "böyle yapacağını bilseydim önceden önlemimi alırdım."

Gözlerimi kısıp ona doğru hafif döndüm "pişman mısın?" Gözlerimin içine dikti göz bebeklerini "ben bu günün tek bir anından bile pişman değilim." Dudaklarım kendiliğinden aralanıp öylece ona bakmaya başladı göz bebeklerim. Keşke... keşke bu kadar kısa bir zamanda tanışmasaydık.

Önüme dönüp balerin hareket ederken kollarımı havaya kaldırdım. Balerin yavaş yavaş hızlanmaya başlamıştı bile. Hatta az sonra çok daha fazla hızlanacaktı. Etrafimda döndükçe saçlarım özgürlüğe dalgalanıyordu. Onlar etrafa serbest bir şekilde dağılırken gözlerimi kapattım ve yüzüme rüzgar ile birlikte vuran yağmura izin verdim. Bu yağmur ve rüzgar o kadar ben ve Ulaş'tık ki ben gidecektim, tıpkı az sonra dinecek yağmur gibi. O ise rüzgardı yağmurun çağırdığı ama bir süre sonra terk edeceği. O bir yerlere esecek... yağmur ise bambaşka olup başka bir yerde yağacak. Gözlerimden bir damla yaş süzüldü ama yağmur sayesinde fark edilmedi.

Sadece 48 SaatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin